Ekonominin asi çocuğu enflasyon ile ilgili her değişik bir öykü dinliyoruz. Televizyon ekranlarından “indireceğiz, düşüreceğiz” sözünü en yetkili ekonomistten, en alt düzey bürokrata kadar herkesin ağzından duyduk. Enflasyon ne yaramaz(!) şeymiş ki bir türlü inmiyor(!) da, düşmüyor(!) da…
Acaba ekonominin tüm kurmayları bir araya gelse koro halinde bağırsalar iner mi dersiniz? Bu işin hakkından gelse gelse TÜİK gelir. Ne demişler “yılanın başı küçükken ezilmeli!” öyle değil mi? Bir de bu enflasyon denilen şey dokuz canlı. Pazara gidiyorsunuz karşınıza çıkıyor, markete gitseniz de aynı, akaryakıt istasyonuna vardığınızda adeta canavara dönüşüyor.
Memleketin yaramaz çocuğu ne kiremit bıraktı kırıp dökmedik, nede baca bıraktı yıkmadık. Komşunun ağaçlarına da zarar verecek vermesine de bu zararı kim tazmin edecek bunun hesabını ayrı yapmak yazım. Anası- babası hiç terbiye vermemiş anlaşılan kendisine, mahalle baskısı da sonuç vermiyor. Çünkü kimseyi takmıyor enflasyon denilen şey… Hem freni tutmuyor, kontrolden çıkmış kamyon gibi çarşıya pazara dalmış başta emekliler olmak üzere herkesi ezip geçiyor…
Her şeyi anladıkta bu enflasyonu indirmek, düşürmek için illa emeklinin ekmeğini mi kesmek gerekiyor. Enflasyonu emekli mi besliyor da fatura emekliye çıkarılıyor?
Etkisiz, kendi derdine düşmüş, milletin umutlarını bir kez daha yıkmış ana muhalefet partisi CHP’nin çağrısı üzerine TBMM olağanüstü toplantıya çağrıldı. Toplantının ana gündem maddesi ekonomi ve özellikle emeklilerin durumunun görüşülmesiydi. Ancak her zaman olduğu gibi toplantı yeter sayısına ulaşılınca AK Parti ve MHP milletvekillerinin kulisten genel kurul salonuna girmesi ve ekonomideki olağanüstü gelişmelerin görüşülmesi reddedilerek vekiller yeniden tatillerine geri döndüler. Tuzu kurular tatile devam ederken, emekli kaderi ve aldığı ederi belli maaşla baş başa kaldı…
TÜED Eskişehir Şube Başkanı Arif Duru’nun bize gönderdiği açıklamada yer aldığı gibi emekliye verilen maaş devletin hiçbir sosyal güvencesi olmayan yoksullar için öngördüğü sosyal yardım miktarına denk bir ücrete dönüştü. Bunun anlamı nefes alacak kadar bir ücrete mahkumiyetten başka bir şey değil. Alınan tedbirler ve toplumun diğer kesimlerine uygun görülen maaş artışlarından da anlıyoruz ki bu toplumun emeklileri enflasyonun sebebi gibi görülüp fatura onlara kesilmiş durumda.
Emekliler çok şey mi istiyor? Hayır. Emekliler maaş artışı istiyor mu? Ona da hayır diyebiliriz. Zira emeklinin şikayet ettiği şey enflasyonun, yani hayat pahalılığının ta kendisi. Yaşanan onca fiyat artışına itiraz ederek asgari şartlarda insanca yaşayabileceği bir ücret talep ediyor.
Emekliler itilip, kakılmadan, yok sayılmadan on yıllar boyu çalışarak ülkesine ve milletine yaptığı hizmetlerin karşılığında biraz saygı görmek istiyor. Pek çok emekliyi dinleyin size anlatacak onlarca hikayesi vardır. O hikayelerin içinde hiç şikayet bulamazsınız. Sevgi, saygı, devletine, milletine olan muhabbetini bulursunuz. Emeklilerin itirazı birazda gördükleri muameleye. Nereden mi biliyorum ben söylemiyorum sadece sınırlı da olsa emeklilerin kullandıkları sosyal medya hesaplarına bakın, okuyun takip edin ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Sonuç olarak ekonomi mahallesinin yaramaz çocuğu(!) enflasyonun söz dinlememesinin faturasını emekliye ödetmek adaletli bir uygulama olabilir mi?