Emekliler ne hayaller kuruyorlardı. Cem Yılmaz’ın “Çalış çalış.. Para yok” repliğindeki gibi. Hayatını çalışarak kazanan ve hayatının son baharında rahat etmeyi umut eden emekli son birkaç yıldır gerçekten çok zor durumda.
Ocak ve Temmuz aylarında yılda iki kez enflasyon farkı kadar maaş artışına razı olan emekliler için birkaç yıldır refah payı konusunda hazine ve maliye bakanlığının uygulamaları sebebiyle vazgeçildi. Ne yazık ki emekli maaşıyla ilgili 1999 yılında başlayan ve daha sonra 2008 ve 2013 yıllarında yapılan düzenlemeler ile değişen maaş bağlama oranları sebebiyle bugün emekli maaşlarının büyük bölümü ne yazık ki asgari ücretin altında kaldı. Bugün uygulanan asgari ücret 22 Bin 104 TL iken en düşük emekli maaşı ise 14 Bin 469 lira olarak ödeniyor. Yani öyle bir durumdayız ki devletin belirlediği en düşük ücretin ancak 3’te 2’sine denk gelen bir miktar ile emekliler geçinmeye mahkum edilmiş durumda. Bu arada 2018 yılından bu yana emekliler için moral kaynağı olan dini bayramlardaki ikramiye konusunda da ne yazık ki bir adım ileri iki adım geri atıldığı için değişen bir şey yok. Sonuç olarak geçtiğimiz yıl 3 Bin TL olarak ödenen bayram ikramiyeleri yüzde 33. 33’lük bir artışla 4 Bin liraya yükseltilecekmiş.
Bu konuyla ilgili olarak Türkiye Emekliler Derneği Eskişehir Şube Başkanı Muhsin Dilbaz yaptığı değerlendirmede, “Emekli ikramiyeleri 4 bin liraya çıkarıldı. Emekliler çok mutlu. Bayramı nasıl geçireceklerini çok iyi biliyorlar. Herhalde yazlıklarda falan geçirirler. 4 bin lirayla emekli hem tüm ihtiyaçlarını karşılar hem torunlarına harçlık verir, şekerler alır, giysiler alır. Artık dışarıda yemekler yer, nasıl harcayacağını şaşırır gibi geliyor. Sanki sadaka veriyorlar. Diyanet İşleri’nin belirlediği zekât ve fitre miktarına bakarsak, hükümet emekliye zekât vermiş gibi oldu. Bozdur bozdur harca. Geri verebilmek mümkün olsa, emekli bunu geri verirdi herhalde. Ama emekli bu günleri unutmaz” ifadelerini kullanmış. Muhsin başkan bana göre bir konu atlamış. “Emekliler bu paranın 3 Bin lirası ile tasarrufu yapıp, Bin lirasıyla yurt dışı seyahatine falan çıkabilirler” diyebilirdi mesela. Sözünün sonunu, “Ama emekli bu günleri unutmaz” cümlesiyle bağlamış. Peki, bu sözüyle Muhsin başkan sizce ne demek istemiş olabilir? Bu konuda bir anket sorusu yöneltsek ve bu anketin cevabının seçeneklerini de “a) Emekliler iktidarın bu büyük iyiliğini asla unutmayacak ve sandıkta gerekli desteği her zaman vermek için çalışacak, b) Kurt kışı geçirir geçirmesine de yediği ayazı asla unutmaz” diye verseydik, doğru seçenek hangisi olurdu? Siz hangi seçeneği işaretlerdiniz? Ya da İlker Ayrık’ın hazırlayıp sunduğu bir zamanlar televizyonların raiting rekortmeni yarışma programlarından biri olan “Ben bilmem, eşim bilir” diye mi soruyu cevaplandırırdınız?
Tamam, bir ekonomi programı uygulanıyor, yüksek enflasyona çözüm aranıyor, toplumdan fedakarlık isteniyor. Gelir dağılımında bozulan ayarların yeniden sağlanması için çalışmalar yapılıyor yapılmasına da bu kadar yükün dar ve sabit gelirler arasında en sıkıntılı kesim olan emeklilere bu kadar yük bindirmenin anlamı var mı? Geçtiğimiz günlerde bir iş insanı ile sohbet ederken, kendisiyle ekonomik durum üzerine konuştuk. Bu arada ben kendisine, “Memlekette işler kötü eyvallah da iktidara yakın olanlar dolu mekanları, cafeleri örnek veriyorlar” dediğimde bir hayli ilginç bir şey söyledi. İş insanı dostum; “Yahu yüzde 15-20 oranında zenginleşmiş bir kesim var. Bırakında onlarda o mekanları doldursunlar. Oraların doluluğu gelir dağılımındaki adalesizliği gözden kaçırmamızı gerektirmez” dedi.
Yani herkes her şeyin farkında olmasına farkında, ancak yine de taşın altına dar ve sabit gelirli kesimler ile emekliler ittiriliyor.