Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın TÜİK verilerine tepki göstermiş. Yalçın, “Emekçi enflasyon karşısında ezilmeye devam ediyor” demiş.  Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, TÜİK'in şubat ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından, “İşverenin referans aldığı, hakemin sorgulama yetkisinin bulunmadığı bu oranlar; bugün emekçiyi enflasyon karşısında ezilmeye, gelir kayıplarımızı ise büyütmeye devam ediyor” değerlendirmesinde bulunmuş.

Doğrusu bugüne kadar iktidarı uyguladığı politikalar konusunda destekleyen ve kamu emekçileri adına hükümetle pazarlık masasına oturma yetkisine sahip Memur-Sen’in en yüksek perdeden tepki göstermesi işlerin ne kadar olumsuz gittiğinin en önemli işaretlerinden birisi değil mi?

Yalçın, Merkez Bankası’nın özellikle son 5 yıllık süreçte gelecek yıla ilişkin beklediği enflasyon ile gerçekleşen enflasyon oranı arasındaki uçurumun dikkatlerden kaçırılmaması gerektiğini vurguladıktan sonra şunları söylemiş, “İçinde bulunduğumuz ramazan ayında en çok dikkatimizi çeken gıda enflasyonudur. Eş, dost, akraba ve komşularla sofralarda buluşacağımız şu günlerde, gıda enflasyonunun sabit gelirlilerimiz üzerindeki yükü görülmelidir.  ‘Enflasyon kadar zam’ hatasını dahi ısrarla kabul etmediğimiz bir zeminde, ‘enflasyon kadar zam dahi vermeme’ yanlışının ısrarla hayata geçirildiği ve enflasyon karşısında yaşanan kayıplara kamu işvereninin sessiz kaldığı bir dönemi yaşıyoruz. Sabit gelirliyi dar boğaza, Yetkili Sendikayı/Konfederasyonu adaletsiz Hakem Kuruluna mahkum etmek; Büyük ve Güçlü Türkiye vizyon ve misyonumuzla tamamen ters düşmektedir."

Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın eleştirilerini çok nazik bir dil kullanarak dile getirirken aslında kamu çalışanları açısından da sıkıntıların büyüklüğüne dikkat çekiyor. Yani işin açıkçası Yalçın üyeleri ile iktidar arasında tercihini üyelerinden yana kullanarak ses yükseltmiş. Ancak bu arada, “Sabit gelirliyi dar boğaza, Yetkili Sendikayı/Konfederasyonu adaletsiz Hakem Kuruluna mahkum etmek; Büyük ve Güçlü Türkiye vizyon ve misyonumuzla tamamen ters düşmektedir” diyerek ilginç bir değerlendirmede bulunuyor.

Memur Sen Genel Başkanı sesini şöyle yükseltiyor, “İşverenin referans aldığı, hakemin sorgulama yetkisinin bulunmadığı bu oranlar; bugün emekçiyi enflasyon karşısında ezilmeye, gelir kayıplarımızı ise büyütmeye devam ediyor.”

Aslında bu açıklamaların Türkçesi, “Biz bu açıklanan enflasyon oranlarına inanmıyoruz. Bu rakamlar sabit gelirli kesimleri mağdur ediyor” demekten başka bir değil.

TÜİK verileri bugüne kadar gerçekten çok tartışıldı. Sadece kamu çalışanları değil, emekliler, asgari ücretliler açıklanan özellikle enflasyon rakamlarından çok şikayet ettiler. Ancak bu şikayetler hiç dikkate alınmadı. Hatta eleştirilere yönelik olarak “kurumları yıpratma” iddiasıyla karşı eleştirilere neden oldu. İşin özeti şudur aslında kurumlarımızın şeffaf ve asli görevlerini yaptıkları konusunda güven aşındırıcı tutum ve davranışlardan kaçındıkları sürece sorun olmaz.

Bu arada TÜİK sadece enflasyon rakamlarından sorumlu bir kurum değildir. Öyle bir durumla karşı karşıyayız ki “TÜİK” deyince enflasyon, “enflasyon” deyince, TÜİK akla gelir hale geldi. 

Halbuki, TÜİK devletin kalbi tüm gelişmelerin notunu alan ve bunları kayda geçiren çok önemli bir kurum ve çok daha önemli görevleri var.