Eskişehir’in en önemli özelliklerinden birisi mobilya sektörü idi.  Mobilya denildiğinde Eskişehir- Tabakhane akla gelirdi. Yunus Emre Caddesi ve Kurtuluş Mahallesi’nin Porsuk’a kadar olan bölgesinde çoğu emekle, el işçiliği ile sanata dönüştürülmüş göz kamaştıran mobilya mağazaları ile doluydu. Türkiye’nin her yerinden kamyonlar gelir bu mağazalara yanaşır, her gün 30-40 kamyonla Türkiye’nin her yerine koltuk, kanepe, vitrin taşırlardı. Çırağından kalfasına, ustasına yüzlerce kişi buradan para kazanır evine ekmek götürürdü. İnsanlar neşeli, sokaklar cıvıl cıvıldı. Her kesimden insan tatlı bir rekabet ve yardımlaşma içinde keyifle çalışırlardı.

Her sektörde olduğu gibi mobilyacılıkta da değişime, yeniliğe direnmek, el emeği ile yapılan işlerin değerinin kaybolmayacağı düşünülerek yerinde saymak Eskişehir’in bu alandaki üstünlüğünü hemen yanı başımızda bulunan İnegöl’e kaptırdık.  Sadece İnegöl değil, Kayseri, İzmir, Ankara Siteler elimizdeki en önemli değerlerden biri olan mobilyacılık sektöründeki üstünlüğümüze son verdiler. Eskişehir’de imalat sektörü ne yazık ki istenen hamleyi yapamadığı için Eskişehir’deki mobilya mağazacılığı da hazır ve şehir dışından gelen ürünlere yöneldiler. Bugün Eskişehir’de hiç imalat yapılmıyor değil. Ancak Eskişehir marka değeri olarak diğer illerin gerisine düştü.

Bu konuyla ilgili geçtiğimiz gün Marangozlar ve Mobilyacılar Odası başkanlarından Recep Yıldız ve ESO Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş ile bir süre sohbet imkanı buldum. Söyledikleri geçekten çok değerliydi. Bazen insanların bakış açıları ve vizyonları bir pencereye hapsolduğunda çıkış yolu bulmakta zorlanırlar. Ama işin ehli olan insanların vizyonerliği insanın da ufkunu açıyor. Gayet güzel ve verimli sohbet için her iki isme de teşekkür ediyorum.

O sohbetten çıkardığım en önemli sonuçlardan birisi Eskişehir’in yeniden mobilyada sektör liderliğini ele geçirme imkanının olmadığı ancak yeni dönemde “tasarım mobilyacılığının” Eskişehir’e yepyeni bir pencere açabileceği şeklinde oldu. Bu konuda şehre kimler katkı yapar, nasıl katkı yapar bir bakmak gerek… Ucuz ve gündelik politik bakışların ötesinde şehrin ve sektörün önünü açacak politikaların geliştirilmesi için biraz kafa patlatmak yeterli olacak gibi duruyor.

Bu sohbetten kendi adıma bir başka ders çıkardım. Ehliyet ve liyakat aslında çok ama çok önemli. İşi ehline verdiğinizde veya ehli ile konuştuğunuzda başarı şansınız çok yükselirken, başarısız olma ihtimalinizde o kadar azalıyor.

Sadece mobilyacılık sektörü mü? Eskişehir pek çok alanda değişime uyum sağlamakta zorlanıyor. Bu sebeple her zaman söylüyor ve yazıyorum. Eskişehir siyasi rekabeti ikinci plana atmadıkça, şehrin aktörlerinin bir araya gelerek şehrin sorunlarını tartışmadıkça sadece zaman kaybetmez, aynı zamanda zamana karşı yarışta çok ama çok gerilerde kalır. Bir zamanlar Türkiye’nin6’ıncı büyük şehri olma başarısını göstermiş bir kentin bugün Türkiye sıralamasındaki yerini bilen varsa bana söylesin. Eğitimde, sanayide, kültürde, ticarette, turizmde Türkiye’nin neresindeyiz? 

Birkaç vizyoner yatırımcının, birkaç iyi niyetli yöneticinin çabaları ile gelebildiğimiz nokta burası. Kendimiz için değil, çocuklarımız için, geleceğimiz için, torunlarımız için gelişmiş, çağdaş rekabete ve değişime açık bir kent ortak aklı oluşturmak hepimizin asli görevidir. Bilmem bu yazdıklarım birileri için aydınlatıcı olur mu, ya da harekete geçmek için bir ışık tutar mı?