Ekim ayını da geride bıraktık. Yazlıklarda Eskişehirli kalmadı. Hepsi Eskişehir’e döndü. Aslında kışları Tatil yörelerinde geçirmesi gereken Eskişehirliler, kışları Eskişehir’de geçirmeyi tercih ediyor. Kış günü tiyatrolar, operalar ve senfoni orkestrasının konserleri Eskişehirlileri büyülüyor.

GERÇEK İLE SANAL
Hepimiz bugünlerde günlük siyasi ve politik olaylar dışında sosyal medyanın geldiği ölçüleri de konuşuyoruz. Gerçek ile sanal nerede ayrılır, sosyal medya mecraları gerçek iletişim mecraları mıdır yoksa sanal mıdır? Örneğin gerçek hayatta birbirimizi arkadaş olarak ekleyip çıkartamayız ya da engelleyemeyiz, ama sosyal medyada yapabiliriz. Bu durumda sosyal medya gerçek olmayan bir ortam olmaz mı? Madem gerçek değil sanal, o halde hakaretler de o kadar kafaya takılmaması gereken şeyler değil mi?

Gerçek ile sanal yer değiştiriyor. Bundan en çok etkilenenler, doğal olarak, daha önceki iletişim biçimlerinin sahiciliğini daha az tecrübe etmiş ve internetin içine doğmuş olan kuşaklar oluyor. Sosyal medyada açtığı canlı yayının, kendi gerçek adı ve yüzüyle de yayın yapsa, sanal sayılması gerektiğini düşünen yeni türden bir kültür kalıbı oluşuyor.

İSİMSİZ HESAPLAR
Sosyal medyada anonim yani isimsiz hesaplar açmak, suç işleme eğilimindeki insanlar için bir imkân yaratıyor. Gerçek adı sanıyla meydana çıkmayan, uyduruk bir mail adresi ve kullanıcı adı alan bazı kimseler, anonimliğin arkasına gizlenerek her türlü değeri ayaklar altına alabileceklerini zannediyorlar. Bu doğru. Fakat eklenmesi gereken sosyolojik bir boyut daha var:

ESKİŞEHİR KARANLIK MI?

İstasyon civarı sokak lambaları özellikle mi yakılmıyor. O güzelim istasyonun çevresi karanlık içinde bulunuyor. Eskişehir’de trenden inenleri karanlık karşılıyor. Birileri bilinçaltımıza ‘Eskişehir karanlık şehir’ imajını mı yerleştirmeye çalışıyor. Dökülen yönlerimizi turizmde hız almışken, bu kriz döneminde şehre ciddi biçimde para girerek, onarmalıyız. Sorumlu kurumlar sorumluluk taşımalıdır. Sosyal medyadaki ölçüsüzlükler, sorumsuz yetkililerle birleşerek, şehrin merkezini karanlığa boğabiliyor.

TOPLUMU ETKİLİYOR
Gençlik çağlarında büyüklerin temsil ettiği gelenek, görenek ve yaşam tarzlarına yönelik sorgulamalar, arayışlar ve buradan çıkan bazı başkaldırılar, sivrilikler bir dereceye kadar anlaşılabilir bir şeydir. Fakat esas sorun, bu gençlik bunalımları eskiden arkadaş grupları içindeki tartışmalarda kalırdı. Şimdi bu bunalımlar, canlı yayın açarak ulusal gündem oluşturabiliyor. Toplumsal bütünleşme sürecini tamamlamamış gençliğin toylukları, bütün toplumu esir eden görülme ve beğenilme ihtiyacını sonuna kadar gıdıklayıp fetiş haline getiren sosyal medya ile birleşerek, pervasızlığı, densizliği, terbiyesizliği ve ahlaksızlığı giderek daha üst çıtaya taşıyor.

ÇÖZÜM SANATTA
Bugün sosyal medya nedeniyle çocuklar, gençler bilime yönlendirilemiyor. Avrupa’da gelecek nesilleri bilime yönlendirmek için, bilim parkları açılıyor. Eskişehir’de yapıldı. Gençleri, gelecek nesilleri yeniden toparlamak için sanal dünyadan, Eskişehir’de ‘Sanat Sokağına’ çekmek gerekiyor. Yoksa, siyasi söylemlerin bir anlamı yok. 8 Kasım da, Nazım’ın arkadaşı Abidin Dino’nun, sergisi ile Eskişehir Sanat Sokağı açılıyor. Eskişehir’in gelecek nesilleri burada soluklanacak. Sanal dünyada değil, sanatın, kültürün gücü ile yoğrulacaklar.