Mübarek aylar içindeyiz. Bu hafta Ramazan Ayı’na giriyoruz. Ramazan’ınız mübarek, dualarınız kabul olsun. Dini duygularımızın yoğun olarak yaşandığı bir ay. Haliyle dilencilerin ayarının da kaçtığı bir ay oluyor. Bu ayda ilave olarak şehrimize ithal dilencilerin geldiğine şahit oluyoruz. Sanırım bu yılda farklı olmayacak. Zira şimdiden şehrin belirli yerlerinde yürümekte zorlanıyoruz. Neredeyse adım başı dilenciye rastlıyoruz.
Dilenciler artık çarşı, pazar fark etmiyor, her yerdeler. Yalanlarını dahi değiştirmiyorlar. Gördüğüm ve yol parasına katkı sağladığım bir dilenci aylardır hala memleketine gidecek. Vatandaşı, esnafı ve de güzel havada gezintiye çıkan vatandaşları bıktırıyorlar. Bir ekmek parası hatta bir sigara isteniyor. Vermek istemediğinizde başınızı belaya sokabilecek laflar işitebiliyorsunuz. Araçta iseniz aracınıza zarar verebilecek hareketler yapılıyor. Yazıktır ki; yeterli önlem alınmadığı için de bunlar günden güne artarak yaşanıyor.
Şehrin caddelerinde, sokaklarında, cami önlerinde kısacası her yerde her gün dilenen insanlarla karşılaşıyoruz. Evde oturuyorsunuz, kapınız çalınıyor. Kapıyı açtığınızda çocuklu bir kadın çocuğuma süt parası diyerek para istiyor. Bunun meslek olarak yapıldığına ve de bu şekilde yaptırıldığını düşünenlerdenim. Gerçek ihtiyaç sahiplerinin dilendiğini düşünmüyorum. Gerçek yoksullar durumlarını söylemekten çekiniyorlar.
Peki; bu ar damarları çatlamış, el açıp duygu sömürüsünü meslek edinen dilenciler her gün bir şekilde yolumuzu keserken bunlara dilenme fırsatını veren görevlilerimiz nerede? Sokakları, caddeleri, işyerlerini işgal eden meslek sahibi dilencilere kim dur diyecek? Hep de aynı köşelerde duygu sömürüsü yapan bu dilencileri bizler görürken ve de rahatsız olurken, bunlar ile mücadele etmesi gereken yetkililer görmüyorlar mı?
Mübarek Ramazan Ayı’nda önlem alınmaz ise caddeler, sokaklar dilenciden geçilmez olacak. Özellikle esnafımız, çocuklu kadınlara ve de yaşlılara her defasında haraç verircesine para veriyor. Dilenciler işyerlerinden neredeyse hiç boş çıkmıyorlar. Kendilerine sorduğumda ;”Yahu ne olacak verelim gitsin. Belki de işlerimiz onların sayesinde artıyor. Vermediğimizde işimiz kesilecek.” diyenler de maalesef çoğunlukta.
Trafik ışılarında elinde bir mendil ile bekleyen ve de sürücüleri rahatsız eden çocuk dilenciler var. Yaptıkları hem kendileri hem de sürücüler için tehlikeli olabiliyor. Dilencilerin hasılatları zaman zaman haberlere de konu oluyor. Bol sıfırlı banka hesapları, gayrimenkulden otomobile kadar birçok mal varlıkları defalarca haberlere konu oldu. Bizler bunlara yardım ettiğimizi düşünüyoruz. Aslında bunları teşvik ederek, verdiklerimizle zengin ederek dilenciliği adeta meslek haline getirmelerine yardımcı oluyoruz. Verdiğimiz üç lira, beş lira, on lira diyerek, dilenciliği teşvik etmeyelim. Devletimizin dul, yetim, özürlü, yaşlılık maaşı verdiğini biliyoruz. Yetiyor, yetmiyor. İhtiyaç sahipleri sadece devletten değil, belediyelerden, kaymakamlıklardan, yardım yapan vakıf ve derneklerden de destek alabiliyorlar.
Aynı yerleri işgal ederek bir ekmek parası, çocuğuma süt parası diyerek her seferinde market alışveriş parasını toplayan ve hala da dilenenlere artık dur denilmeli. Bu konuda yetkililer acilen tedbir almalılar. Dilencilerin hiçbiri ihtiyaçtan dilenmiyor. Dilenciliği meslek haline getirmişler. Kesinlikle çalışmayı düşünmüyorlar. Zira böyle daha kolay ve daha çok kazanıyorlar. Bu dilencilere para verirken onlara iyilik yapmış olmuyorsunuz. Dahası sadece kandırılıyorsunuz.
Birilerine para vererek yardım edecekseniz çevrenizde tanıdığınız bildiğiniz ihtiyaç sahiplerine verin. Milletimiz büyük bir felaket yaşadı. Deprem bölgesine yardımlar toplanıyor. İlgili kuruluşlar üzerinden depremzedelere verin. Böylelikle gerçekten ihtiyacı olana vermiş olursunuz. Elbette dilenciliği bitiremeyiz. Ancak alınacak önlemlerle azaltabiliriz. Umarım bir şeyler yapılır. Gerçekten vatandaş olarak bizleri bu dilenciler bıktırdı…