Amatör ligde Eskişehirspor’un 3.maçını coşkulu bir şekilde tribünden izlediğimde bu yazıyı kaleme almaya karar vermiştim. Bu bir spor yazısı değil. Aslında bu bir temenni yazısı. Üç maçta galip gelen bir amatör takım taraftarı akın akın stada girmeye çalışır mı? Böylesine bir coşku yaşar mı? Sizce yaşanılan bu sevinç normal mi? Söz konusu takım Eskişehirspor olunca, yani Es-Es olunca normal. Başka bir amatör takımda üç maç galibiyet sonrasında tüm şehir bayraklarla süslenir mi? Şehrin bütün aktörlerini maça getirebilir mi? Bunun başka bir örneği pek yoktur diye düşünüyorum. Çünkü seyircisi ile birlikte bu şehir gerçekten başka bir şehir, özel bir şehir. Bu şehir Eskişehir.
Şöyle bir internette gezindim. Çok kişinin de az bildiğini düşündüğüm eski günler ile ilgili haberlere bir göz attım. Sonrasında da asılan Es-Es bayraklarının aslında o günleri temsil ettiğini düşündüm. 16 Eylül 1970 yılında bugünkü UEFA Avrupa kupasının rövanş maçında Eskişehirspor’un görkemli zaferiyle sonuçlanan “Sevilla Destanı’nı “ okudum.
İlk maç İspanya’da oynanmış ve 1-0 kaybedilmiştir. Mağlubiyetin rövanşında 77. Dakikada Sevilla golü atınca, tur için büyük bir avantajı eline geçirerek beklentilerimizi suya düşürür. İşte o dakikadan itibaren futbol şansını da yanına alan şimşekler bir mücizeyi gerçekleştirir. 80, 82 ve 90’ıncı dakikalarda Fethi Heper’in attığı goller ile Eskişehirspor Sevilla’yı 3-1 yenerek Avrupa Kupaları’nın dışına çıkaran ilk Türk takımı olur. 90’ıncı dakikada gelen son golle adeta tribünler sevinçten yıkılır. Bütün Avrupa Es-Es’i konuşur. Böylesi bir mücadele sonrasında “Sevilla Porsuk’ta boğuldu” başlıkları gazete manşetlerini süsler.
Fethi Heper gerçekten iyi bir futbolcu ve de iyi bir maliye profesörü. Şehrimize hizmet etmiş, Türk futbol tarihinde hem profesör hem de futbolcu olarak sanırım tek kişi.
1970’lerin başı aslında Es-Es’in parlak yılları. Süper lig şampiyonluğunu kıl payı kaçırdığı üç sezonda üç defa lig ikinciliği aslında iyi bir kariyer. Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden efsane bir takımdan bahsediyoruz.
Yazıyı yazarken aklıma geldi. Örneğin; Athletic Bilbao denilince pek çok insan tarafından bilinen bir futbol takımı akla gelir, diye düşünüyorum. Şehir nerededir pek bilinmeyebilir. Ancak futbol takımı şehrin göz bebeğidir.
Aynen Eskişehirspor gibi. Athletic Bilbao’da okuyarak öğrendiğim kadarıyla yabancı futbolcu oynaması neredeyse yasak. Sadece BASK bölgesinde doğmuş, büyümüş veya futbol becerilerini bir Bask kulübünde öğrenmiş gençler takımda oynuyor. Bu yazılı bir kural değil ama bir gelenek. Tüm İspanya’da bu durum biliniyor. Real Madrid ve Barselona futbol takımları ile birlikte ligden hiç düşmemiş olan üç İspanyol takımından biri.
Şimdi düşünüyorum ve de kendi kendime soruyorum. Es-Es niye geri dönmesin? Fethi Heper gibi bir oyuncuyu, karakteri, hocayı çıkarmış, geçmişinde Sevilla’yı Avrupa kupasından elemiş bir futbol takımından bahsediyorum. Bölgemizin Türk gençlerinden oluşturulacak bir takım, sadece para ile değil aynı zamanda iyi bir yönetim ve destek ile neden küllerinden doğmasın? Yazıyı yazarken düşünüyorum. 1 milyon forma yaptırılsa, çakmak, atkı vs. sadece formayı 500 TL den kim almaz ki? Elde edilecek gelir sonrasında takımın acil problemleri çözümlenemez mi?
Böylesine sevilen bir takımı tekrar üst liglere taşıyacak kişi veya kişileri Eskişehir insanı baş tacı yapmaz mı? Yeniden canlandırılan bir Eskişehirspor neden bir “Athletic Bilbao” olmasın ki?
Hepimiz demeliyiz ki; “Şehrimiz Eskişehir, şampiyonumuz Es Es.”
***
29 EKİM
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…