Gerçekten ülkede garip şeyler oluyor. Özellikle son dönemde dikkat ediyorsunuzdur siyasetin gündeminde oluşan sisli ve puslu bir havanın halkın gündemiyle hiç ama hiç alakası yok.

Çarşı pazarı geziyorum, halinden memnun olan yok. Örneğin çay ocağı sahipleri artık mevcut şartlarda bir bardak çayın maliyetini karşılamakta zorlandıklarını konuşur hale gelmişler. Hani meşhur Ankara YHT Garı’nda yaşadığımız şoktan öte bizim garibanların durumunda bir değişiklik yok. Ankara Garı’ndaki kantinleri işleten zevatın öngörüsü bir hayli yüksekmiş(!) adamlar bugünleri gördükleri için bir bardak çayı 20 TL’ye o kadar erken satmaya başlamışlardı ya. Hatta kendi aramızda iki kadim dost Ayhan Boz ve Davut Köroğlu ile Odunpazarı’ndaki “Muhtarın Kahve”de 5 TL’lik çay içmek sözleşmiştik onu bile yapmaya fırsatımız olmadı. Ne diyordu büyük şair üstad Necip Fazıl; “Çaycı! Getir ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda, dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını, zaman erisin; Köpük köpük, duman, duman erisin!” Yani bir bardak, “İlaç kokulu çay” içemesek de muhabbetinden bile mutlu olmuştuk. Ancak gördüğümüz kadarıyla kulislerin, dedikoduların köpürtüldüğü, siyaset dehalarının konuştuğu kahvelerin, çay ocaklarının bile havası yerinde değil. Eskiden bir bardak çay eşliğinde sohbet eden, memleketin meselelerini tartışanların başları önlerine eğilmiş, gözlerinin ışığı sönmüş, “hindiler gibi düşünür” olmuşlar… İnsanlar “dakika düşecekken senelik paydan” adeta kendilerinden geçmişler. Herkesi bir geçim kaygısı sarmış, umutlar kaf dağının ardına gitmiş… Sadece “kahve milletinin insanları” bu durumda değil. Küçük esnaf sınıfına giren berberler, kuaförler, marketler ve benzeri kuruluşlar. Hepsi aynı dertten yakınıyor.

Mesela kiracılar onların derdi bir başka… Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Devrim niteliğinde bir karar. Vatandaşlarımızın mağduriyetinin önüne geçmek ve işlerini kolaylaştırmak için bir adım attık” diyor. Neymiş o adım biliyor musunuz? “Artık kira sözleşmeleri elektronik ortamda ve sadece internet üzerinden yapılabilecekmiş!” Pardon, böyle olunca vatandaşın hangi işini kolaylaştırmış oluyorsunuz? Amaç kiracı ile ev sahibi arasındaki sorunu çözmek ise böyle bir uygulamanın kime ne faydası olabilir? Nihai hedef kiracı ile ve sahibi arasındaki sorunu çözmek değil, vergi kaçaklarını minimuma indirmek. Böyle bir sistemde sorun daha karmaşık hale mi gelir, yoksa daha şeffaf bir hale mi dönüşür? Bu sorunun cevabını verebilen varsa buyursun versin. Asgari ücretin 17 Bin 2 TL olduğu bir ülkede kiracı ile ev sahibi arasındaki sorunu çözüme kavuşturmak için uygulanan yönteme bakın Allah aşkına… Bu arada önümüzdeki yıl için asgari ücret artış oranı da şimdiden belli olmuş durumda ama kimse farkında değil. Merkez Bankası Başkanı ABD ziyaretinde renkli görüntüler vermenin ötesinde birde sunum(!) yaptığı ekonomi çevrelerine enflasyonun yılın ikinci yarısındaki artış oranlarına değindikten sonra uygulanan sıkı para politikaları sebebiyle asgari ücretin en fazla yüzde 25 arttırılabileceğini de öngördüklerini uzun uzun anlatmış.

Emeklileri hiç hesaba katmıyoruz bile… Onların durumu iyi. Zira içinde bulunduğumuz “emekliler yılı ilan edilmemiş miydi?” Hatta onların unutulduklarını söyleyebiliriz. Emeklileri rapor aldıkları takdirde kaplıca tatillerine görebileceğimiz hiç aklımıza gelmezdi ya.. Örneğin 12 Bin 500 TL’lik maaşla trenle Doğu Turu gönderiyorlar daha ne olsun?

Yazdıklarım, yazamadıklarımın yanında “devede kulak” bile olmaz. Daha öğrencileri, kamu işçilerini vesaireyi hiç gündeme getirmedik bile. Halkın gündemi böyle, peki siyasetin gündemi nedir? “Terörist başı gelsin TBMM ‘nde DEM parti Grup toplantısında konuşsun” sözünü tartışmaktan öte, siyaset halkın dertleri ile ilgili ne konuşuyor dersiniz? Hepsini geçtik; “Çaycı getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim senelik paydan!”