Kalıcı yaz saati uygulamasının gerekçesi sözüm ona “enerji tasarrufu!” Peki, gerçekten bir tasarruf söz konusu mu?

Türkiye 2016 yılından bu yana kalıcı yaz saati uygulamasını sürdürüyor. Kalıcı yaz saati uygulamasının gerekçesi sözüm ona “enerji tasarrufu!” Peki, gerçekten bir tasarruf söz konusu mu? Derler ki “göz görmeyince gönül katlanırmış!” bizim ki de o hesap… Uzun yıllar, “büyüklerimizin bir bildiği vardır” mantığı ile baktık olaylara… Ama gözün gördüğünü de gönül kabul etmiyor… Bu kalıcı yaz saati uygulamasının değil öyle bir tasarruf imkanı sağladığını bilakis bir israfa yol açtığını görmemek için biraz fazlaca saf olmak lazım.  Yok öyle bir şey… Tasarruf falan yok bunları unutun… Bu tamamen altında bir başka inandırıcı gerekçe yoksa inatlaşmaktan başka bir şey değil.
Şöyle bir takvime baktım. Güneş sabah saat 07.56’da doğuyor Eskişehir’de… Yani sabah kamu kurumlarında mesainin başlamasına sadece 5 dakika kala güneş doğuyor. Yani insanlar güneş doğmadan mesai için yollarda perişan oluyor. Hele çocuklar için gerçek anlamda bir Çin işkencesine dönüyor hayat. Eğer çiftli bir eğitim veren okula gidiyorsa çocuğunuz sabah saat 07.00’de eğitime başlamak için okulda olmak zorunda. Bu çocuk ne zaman kalkacak, ne zaman hazırlanacak ve ne zaman okulda olacak? Öte yandan çocuğunu kreşe, okula bırakacak çalışan anne babalar ne yapacak? Bu kadar çığlığı, bu kadar tepkiyi acaba neden görmek istemiyorlar? Sorumluluğu valilerin sırtına yıkarak çözüm üretmek yerine kökten çözmekten niye kaçınıyorsunuz? Bir kuru inat uğruna neden çocuklarımıza bu çileyi reva görüyorsunuz? Neden çalışan anne-babaları zorda bırakıyorsunuz. Yahu çocuğunu kreşe değil de bakıcıya veya büyüklerine bırakmak isteyen anne-balalar çocuklarını uyurken götürecekleri yere taşımak zorunda kalıyorlar. Sorunu saatleri bir saat geri almak mı çözecek diyorsanız, Evet tam da öyle… Sizin derdiniz tasarruf olsa yükselen seslere dönüp en azından ikna edici bir cevap verirsiniz. Öyle de yapmıyorsunuz... Sorunu çözemiyoruz, çözmüyoruz demiyorsunuz da “sorunu valililer çözebilir” diye söyleyerek topu taca atıyorsunuz. Şu kadarını söylemeliyim ki bu yapılan gerçekten çok yanlış, çok ütopik ve çok gerçeklerden uzak bir uygulama…
Evet, Türkiye’nin yarısında güneş erken doğuyor olabilir ama nüfusun çok yoğun olarak yaşadığı diğer yarısındaki bu çilenin bir izahı olamaz. Bir iktidar vatandaşları ile bu kadar inatlaşmaz. Birilerinin “ben yaptım oldu” mantığını kabul etmek mümkün değil. Bir tarafta ekonomide yaşanan sorunlar diğer yanda bu kalıcı yaz saati uygulaması emin olun insanların psikolojisini iyice bozmuş durumda. Bir örnekle konuya açıklık getireyim. Hemen yanı başımızda oturan bir komşumuz var. Depremzede bir ailemiz. Üç tane çocukları var. Çocuklar sabah erkenden okula gitmek istemiyorlar. Diyorlar ki, “Sokak başındaki köpeklerden karanlıkta nasıl geçeceğiz?” Hele en küçükleri var her gün kapının önünde annesine, “Bu karanlıkta okula gitmek zorunda mıyım anne?” diyerek ağlıyor. Şaka değil gerçek, abartı değil hakikat! Sadece okula giden çocuklarımızın meselesi değil bu konu.. Elektrik mühendisleri de bu uygulamaya anlam veremediklerini defalarca açıkladılar.
 Hatta mühendisler şöyle diyor, “Biz, madem bunda bir ısrar var, bari bir çözüm önerisi ortaya atalım dedik. Bizim hep ilkokuldan beri bir bilgimiz vardır işte Türkiye 45-26 meridyenleri arasındadır. Iğdır'dan geçen 45 meridyeniyle, İzmir'den geçen meridyen arasında tam 76 dakikalık bir fark var. Bu çok büyük bir fark. Eğer yapılacaksa böyle bir uygulama… Nüfusun daha yoğun olduğu batı illeri baz alınarak madem böyle bir saat uygulaması yapılsın. Ya da 76 dakika az bir zaman değil, ikili saat dilimine geçilsin gibi önerilerimiz var. Madem böyle bir diretme yapılacak. En azından bilime, mühendisliğe kulak verilsin.”
Bilime kulak veren olur mu? Yok canım olur mu öyle şey(?!)