Halk arasında memleket özlemi çeken insanlar için sıkça kullanılan bir değimdir. “Bülbülü altın kafese koymuşlar; Ah vatan ah vatan!” diye iç geçirmiş. Hikayenin devamı şöyle, merak etmiş bülbülü altın kafese koyanlar ve salmaya karar vermişler bülbülü. Ve demişler ki, “Bakalım takip edelim bunun vatanı bu altın kafesten daha mı güzel?” sonra salmışlar bülbülü ve takip etmişler. Bülbül ilk anda özgürlüğe kavuşmanın sevinciyle şöyle bir havalanmış, gökyüzünde bir iki tur attıktan sonra ormana yönelmiş. Ormanda çalılıkların arasındaki çöplerden kurulu yuvasına varınca derin derin nefes almış başlamış bir başka şakımaya…

Otobüste karşılaştık Abdullah Enes ile. Babasının yanı başına oturmuş 8 yaşlarında bir çocuk. Takıldım bir kere; “Senin adın ne?” diye sordum. Utanıp çekinerek cevap verince önce anlamakta zorlandım sonra biraz güçlükle “Abdullah Enes Narin!” diye anladım. Okula gidip gitmediğini sordum. Öğretmenin çok yakını vefat ettiği için bugün okula gitmemiş. Babasıyla birlikte işyerine gidiyordu. Elinde kırık dökük bir oyuncak araba ile bir taraftan oynuyor diğer taraftan, “Baba araba Tofaş’a dönmüş” diye espri yaptı. Kendisine evde niye kalmadığını sordum. Evde sıkıldığını babasıyla birlikte işyerine giderek ona yardım etmek istediğini söyledi. Bu arada, “Hatay’ı çok özlüyorum. Hatay ne güzelde değil mi baba?” diye konuşunca… Küçük sorular ile biraz daha devam ettik sohbetimize… Abdullah Enes Hatay’da arkadaşlarını özlediğini, burada arkadaşı olmadığını, sadece bir kuzenin bulunduğunu, okuldaki arkadaşlarının kendisini üzdüğünü de anlattı. Onun ki doğduğu topraklara özlemdi. Tıpkı altın kafese konulan bülbülün söylediği gibi “ah vatan” diyordu bir anlamda. Ve işin ilginç tarafı Hatay ile çok ilgiliydi. Köylerine yeni evlerin yapıldığını, oranın da değiştiğini babasına anlatıyordu ama anlattıklarının asıl hedef bendim.

Abdullah Enes’in henüz 8 yaşında ve ilkokul 2’inci sınıfa gidiyor. Depremde canlarını zor kurtarıp geldikleri Eskişehir’deki hayata tam olarak alışamamış ve memleket özlemi çekiyor. Sanırsınız ki büyümüşte küçülmüş. Doğduğu topraklara hasret, oradaki hayatına duyduğu büyük bir özlemi küçücük yüreği ile büyük kelimelerle anlatıyor… Onun söylediklerinden büyükler olarak bizim çıkaracağım öylesine büyük dersler var ki… Memleket özlemi aslında vatan sevgisinin de anası… Memlekete, sevdiklerinize duyduğunuz özlem yaşamın, hayatın en temel gerçeklerinden birisi. İnsanın doğduğu topraklara olan özlemi zaman içerisinde vatan sevgisine dönüşüyor. Elbette insanın doyduğu yer önemli ama doğduğu toprakların da ihmal edilemez olduğu çok açık.

Memleket isterim” şiirinde ne diyor Cahit Sıtkı Tarancı?

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Abdullah Enes’in istediği, özlemini duyduğu memleket bu olsa gerek…