Toplum olarak kadınlarımız alma-verme dengesini kuramıyorlar. Özellikle ilişkilerine baktığımız zaman hep aynı sorunların üzerinde durduklarını görürüz. Bunların altında yatan birçok sebep olsa da bence yüksek kısmı da toplumsal nedenler. Kadınları hep fedakârlık yapan taraf olarak kabul etmemiz ve kadına yüklediğimiz sıfatlar gereği kadınlar her zaman olanla yetinmek ve almadan vermek durumunda kalmışlardır.
Doğaya baktığımızda alma-verme dengesinin eşsiz nizami dengesini görürüz. Örneğin toprak dişildir su ise eril. Hatta toprak ana diyerek de içten içe bunu benimsemişizdir. Burada bahsetmek istediğim şey eril dişil arasındaki dengeyi metaforlaştırarak örneklendirmek. Doğada ki dengenin bununla ilişkisine gelirsek de toprak suyu bünyesine almadan mahsulünü vermez. Bu durumda biz kadınlar olarak neden ruhumuzu, kalbimizi doyurmadan karşı tarafa bu kadar fedakâr olmaya meyilliyiz?
Doğanın dengesinden ilham alırsak ne ilişkilerimizde ne de hayatımızda sorun yaşamayız. Dişil tarafımız şefkat, sakinlik ve dinginlikle eril tarafımız ise pratiklik, hız ve mantık ile ilişkilendirilir. Ancak kişinin mutlu ve huzurlu bir hayat geçirmesi için iki tarafının da dengede olması gerekir. Zaten kadınlar bu dengeyi sağlayamadıkları için ilişkilerinde sorun yaşıyor. Doğanında ilhamında bahsettiği gibi almadan vermemek gerekiyor. Saygıyı görmeden sevgiyi vermemek, ilgiyi görmeden fedakârlığı vermemek gerektiği gibi. Kısacası karşımızda ki kim olursa olsun ister sevgili, ister dost, isterse bir yabancı ne olursa olsun kendi içimizde ki dengeyi bozmamak adına gereksiz özveride bulunmamalıyız.
Bu yazımda bunu kadınlar üzerinden örneklendirdim çünkü günümüz toplumunda kadınlarımız gerek iş hayatında gerek özel hayatlarında her zaman daha fedakâr taraf olmak zorunda kalıyor. Maalesef bu iş hayatının yanında özel hayatında da ev hanımı olma rolünü üstelenmesinden kaynaklanan bir fedakarlık..
Kadınlarımızın içindeki o dengeyi kurabilmeleri umuduyla..
Herkese mutlu günler..