Konuşmak, insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Atasözlerine göre konuşmak çok kolay bir eylemdir. Atasözlerince konuşmakla ilgili en büyük zorluk ise, laftan anlamayana laf anlatmaktır. Söz vaktinde açılır. Vakitsiz öten horozun başını keserler. Ağzını vaktinden önce açma, olanı da tüketme. Söz yerini bulursa, mal sahihini bulur. Sözünü bil pişir. Söz ile ilgili çok güzel atasözlerimiz vardır. Ancak, Türkiye'de 1945'te başlayıp 12 Eylül 1980 darbesiyle nitel bir sıçrama yapan karşıdevrim; okullarda yapılan öğretimin kalitesini büyük oranda düşürdü. Buna sistemin iletişim araçlarındaki yozlaşma da eklenince aynı dili konuşan fakat birbirlerini anlamada sıkıntılar yaşayan bir insan topluluğu ortaya çıktı. Çözüm, doğru bir müfredata dayanan, donanımlı öğretmenler tarafından disiplinli bir şekilde uygulanan "dil", "felsefe" ve "mantık" eğitimidir. Rusya ile Türk dünyasında tıp fakültelerinde bile felsefe ve mantık derslerinin okutulması boşuna değildir.
YALANLA YANLIŞ ARASINDA NASIL BİR FARK VE İLİŞKİ VAR?
"Yalan yanlış konuşma!" der, kestirip atarız. Oysa yalan ve yanlış, birbiriyle ilişkili ama özdeş olmayan iki kavramdır. -Her yalan yanlıştır ama her yanlış yalan değildir. Ya da başka bir ifadeyle: -Bazı yanlışlar yalandır. Tüm yalanlar yanlıştır.
1914 yılında Filistinliler Osmanlıyı sırtından hançerlemiştir." Sözü gerçeğe, olan bitene aykırı olduğu için yanlış; günümüzdeki Türkiye-Filistin dostluğuna zarar verme amacı taşıdığı için aynı zamanda yalandır. Yalanın, yanlış kümesinden sopayla kovulduğu, öteki kavramların da sığınma isteğini reddettiği "yalan"sız bir dünya ve "yalan"sız bir dil dileği hepimizin hedefi olmalıdır.
Düşünceler doğru sözcüklerle, doğru kavramlarla aktarılmaz ise, ne türlü olursa olsun, iletişim olamaz. Bu nedenle, benim türümden yazarların, arada bir, askeriyenin dediği gibi “mıntıka temizliği” yapması gerekiyor.
Kötü politikacılar ve yazarlar içi boş düşüncelerine ağırlık kazandırmak için toptancı uyduruk kavramlar kullanırlar. Böylece, bir şeyin, bir kimsenin, bir partinin toplumun “Tümü” tarafından seçildiğini, beğenildiğini, onaylandığını imâ etmek isterler.
İNSAN MÜDAHALE EDER
Örneğin insan tarım devrimi yaparak, hayvanları evcilleştirerek doğaya müdahale etmiştir. Dil de bir çeşit doğal varlıktır. Her ne kadar insan icadı olsa da sürekli hareket halinde olması, kendi kurallarının ve evrimsel sürecinin olması onu canlı ve doğal bir varlık haline getirmiştir. Dil tarih boyunca iki şekilde değişmiştir. Bunlardan birincisi evrimsel süreçtir. Evrimsel süreçten kasıt, kültürel, siyasi, coğrafi ve ekolojik değişimlerin dile kendiliğinden yansımasıdır. Bu yolla dile yeni sözcükler, yeni kurallar, yeni yapılar girebilir veya eski yapılar kaybolabilir. Türkçe bu durum için çok uygun bir örnektir.
DİL VE MİLLİ BİLİNÇ İLİŞKİSİ
Atatürk, Dil devriminin amacını açıklarken, milli his ile milli dil arasındaki bağa dikkat çekiyor:“Milli his ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."Bu bağlamda Dil devriminin amacını Türkçenin zenginliğini ortaya koymak, çağdaş bir kültür dili durumuna getirmek ve en önemlisi yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak olarak açıklayabiliriz. Uçurumu anlamayanlara da örnek her zaman görülür.
BUNLARI NİYE YAZIYORUM
Bu ayki Büyükşehir Belediye Meclisinin son toplantısında, belediye meclis üyesi ve Odunpazarı ilçesine belediye başkanı olmak için yola çıkan bir meclis üyesinin, Büyükşehir Belediyesini eleştirmek için kadın sanatçıdan yola çıkarak söyledikleri, üzerine yazıyorum. Bundan önceki belediye meclisinde mesela Ahmet Yapıcı ile müzeleri de, senfoni orkestrası konserlerine de giderdi. Büyükşehir Belediye meclis üyesi olarak sadece yıkık binaları önünde gelişi güzle konuşmak ve de hiçbir kültürel etkinliğe katılmadan, lafı ölçmeden konuşmak nasıl bir iştir? Meclisi yöneten Hasan Ünal’ın dediği gibi kamuoyu bir değerlendirmeye varacaktır. Biz haberde yaptık. Okuyucumuzda gazetemizden ya da sitemizden belediye meclis üyesinin kadın sanatçıyı tarif etmeye çalıştığı cümle hakkında bir fikre varacaktır. Bence, bu durumda adaylıkta suya düşmüştür. İnsan bir sözle üşür. Atasözlerimiz boşuna söylenmemiştir.