Bugün Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101. yılını gururla, sevinçle kutluyoruz. Geçtiğimiz yüzyılın başında bir devrim ile kurulan cumhuriyetimizin kuruluşu basmakalıp laflarla anlatılamaz. Cumhuriyeti bekçiler değil, devrimciler korur. Yüzyıl önce gerçek bir destanla, 7 düvele karşı topyekûn verdiğimiz mücadele ile kurulan Cumhuriyet kurulduğunda, ülkemizin nüfusunun çoğunluğu yaşlıydı. Erkeklerin büyük bölümü üst üste yaşanan savaşlarda şehit düşmüştü. Kadınlar, kocaların, çocuklar şehit düşen babalarının mezarlarını bile bulamıyordu. 15 milyon nüfuslu ülkede okuma-yazma oranı sadece yüzde 3’ü geçmiyordu. O dönemde ulaşım aracı atların nalları yoktu. Nal çakmak için çivide bulunamıyordu. Kiremit ve tuğla fabrikası yoktu. Trenleri kullanacak makinistlerimiz henüz yetişmemişti. Okul, öğretmen, doktor, hemşire, mühendis yoktu. Hiçbir Türk malı yoktu. Ülkede Fransız ve Amerikan malları vardı.
CUMHURİYET’E GİDEN YOL
Cumhuriyet 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM ile fiilen kurulmuş oldu. 29 Ekim 1923 günü de ismi ilan edildi. Cumhuriyet ilan edilmeden önceki bütün süreçler tek tek aşılmıştı. En önemlisi de milli mücadele başarıya ulaşmıştı. Onu yapan halkın cumhuriyeti olduğu tescillenecekti. Cumhuriyet’in ilanı ile olan da buydu.
HERKESİN UMUTLARI VARDI
Cumhuriyeti kuran Atatürk ve arkadaşlarının düşleri vardı. Atatürk önderliğinde destan yazan Türk milletinin yüzü gülüyordu. 7 düvelin askerleri misakı milli sınırları içinden atılmıştı. Düşman Akdeniz’e dökülmüştü. Ülke her konuda batılı ülkeler gibi gelişmiş bir ülke haline gelecekti. Cumhuriyeti kuranlar daha, Sivas kongresinde halka açıklamışlardı. Manda ve himaye asla kabul edilmeyecekti. Ülke tam bağımsız olacaktı. Türk’ün büyük parolası olan ‘ Ya istiklal ya ölüm” parolası ile girilen kurtuluş savaşında elde edilen başarıyı ekonomik anlamda da sürdürmek gerekirdi. Lozan da İsmet Paşa’ya “ Burada istediğiniz her şeyi aldınız. Ama sizde para yok. Burada aldıklarını para için kapımızı çaldığınızda tek tek elinizden alacağız” denilmişti. Bunun için ekonomik bağımsızlık ve gelişme önemliydi.
BAĞIMSIZ TÜRKİYE
Mustafa Kemal Atatürk, 7 Şubat 1923 de hemen iktisat kongresini topladı. Kongrede şu açıklamayı yaptı: “Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri zaferler, başarılar ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamaz.” O yıllarda köylüye üretim için para, tohum ve hayvan verildi. Ülkenin birçok yerinde kooperatifler kuruldu. 10 yılda köylüye 100 bin dönüme yakın arazi dağıtıldı. Atatürk Orman çiftliği ile tarım merkezleri kuruldu. Yurtdışına uzmanlar yetiştirmek için başarılı Türk gençleri gönderildi. Süt kurumları, Nazilli basma fabrikası, şeker fabrikaları, çimento fabrikaları başta olmak üzere, ayakkabı fabrikaları bile kuruldu. Kurulan fabrikaların sosyal tesislerine de büyük önem veriliyordu. Tiyatrolar, operalar kuruldu. Ülkede yaşayan herkes üretimi bir adım daha ileriye götürmek amacıyla devrimci bir inançla çalışıyordu. Cumhuriyetin 10. Yılı bunun için büyük coşku ile karşılanmış ve o yıllarda bestelenen marşı bugün hale söylüyoruz. 101 yılda pek çok marş yazıldı. Ama 10. Yıl marşının heyecanı bizim için bir başkadır. Gayri safi milli hâsıla 10 yılda 500 kat artmıştı. 10. yılda ‘Çıktık açık alınla’ diye marşı söylerken ülkemiz dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri haline de gelmişti.
HER ŞEYİN ANLAMI BÜYÜK
Atatürk tarihleri bile özenle seçmiştir. Cumhuriyeti’mizin 29 Ekim de ilan edilmesinin önemli bir nedeni vardır. 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Günü, Mustafa Kemal Paşa ve onunla beraber olanların öfke dolu yüreklerinden hiç çıkmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 'O gün, Cumhuriyet’i ilan ettiğimiz gün, emperyalistler kendileri ile hesaplaşmamızı bir daha görecekler.' diyordu. O yıllarda Mustafa Kemal geceleri toplantılar yapıyordu. Konuşmalarında kapitülasyonların reddedilmesini, Türk fabrikalarının kurulmasını söylüyor ve ardından, “Artık yeni bir idare” diyordu. Mustafa Kemal’in yeni bir idare sözleri Tıbbiyeliler ve Mülkiyeliler arasında da ilgi çekiyordu. Onlar da artık, “Yeni bir idare…” diyorlardı. 30 Ekim deki Mondoros’un öfkesiyle Atatürk ve Türk devrimcileri bir gün öncesinde Cumhuriyet’i ilan etti. Teslimiyeti hiçbir zaman kabul etmediler.
EMPERYALİZM ÖNEMLİDİR
Bugün Ortadoğu’da emperyalizm ülkeleri bölmek istiyor. Ortadoğu’nun mazlum ülkeleri yönetimleri ne olursa olsun, emperyalizme ve Atlantik’e karşı mücadele ediyor. 101. Yıl nedeniyle, Eskişehir’deki anıta çelenk sunan sivil toplum kuruluşları ile bazı partilerin sorumlarının 101. Yıla dair söylemlerini dinledim. Hiç birinde Cumhuriyet’in özünde var olan Atatürk’ün atını özenle çizdiği emperyalizm ile mücadele söylemi yoktu. Kuru laflar ile cumhuriyet anlatılmaz.