Emekli mi esnaf mı, dar gelir mi, asgari ücretli mi, kamu çalışanları mı, işçiler mi, çiftçiler mi, aile hekimleri mi? Sahi bunlar kim? Varsa, yoksa siyasetin gündemi.. Amerikan seçimleri bile bu sözünü ettiğimiz kesimlerin dertlerinden daha büyükmüş(!) Bunu bir kere daha anladık.

Çocukluğumuzda “BONCUK” lakaplı cambazımız vardı. İki direk arasına çekilen tel üzerinde önce iki ayakla yürür, sonra bir tenekenin içine iki ayağı ile birlikte girer, gözlerini bağlar zıplaya zıplaya karşıdan karşıya geçerdi. Çocukluğumuzda onu seyretmekten büyük keyif alırdık. Herkes “Cambaza bak cambaza” derdi. Belki de yılda bir kez onu seyretmek bize iyi gelirdi. Cambaza bakınca keyfimiz yerine gelirdi. Sonra sihirbazlık gösterileri, ardından elinde şapka biri dolaşırdı çayırda para toplamak için. Bu keyifli gösteriden sonra insanlar ceplerindeki bozuk paraları o şapkanın içine boca ederlerdi. Arada bazı yankesicilerde bazılarının şişkin cüzdanlarına ellerini uzatırlardı ya neyse..

Şimdi siyasetin her gün yeni bir cambazlık gösterisine tanıklık ediyoruz. Siyasetçiler şapka dolaştırmıyorlar ama her geçen biz olan biteni seyrederken enflasyon canavarı ceplerimizi yoklamaya devam ediyor. Her gün cebimizden bir şeyler eksiliyor. Eskiden pek fark etmiyorduk ama artık öyle ki canımız yanıyor, asabımız bozuluyor.

12 Bin 500 TL’lik emekli maaşıyla daha düşüğü dul ve yetim maaşıyla insanlar geçim savaşı verirken hala insanlara, “terörist başı, kayyum, yeni anayasa” gösterisi yapılıyor. Yani bu cambazın gösterisi kimin ilgisini çekiyor bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki sahnelenen gösteriler benim olduğu gibi hekimlerin, kamu çalışanlarının, çiftçilerin, emeklilerin, asgari ücretlilerin hiç ama hiç ilgisini çekmiyor. Çöp konteynırlarında ekmek arayanların, askıda ekmek bekleyenlerin, pazarda çıkma ürün bekleyenlerin derdi gerçekten katlanılır boyutlarda değil. Daha birkaç gün önce üç harfli marketlerden bir ikisine girip çıktım. Şöyle bir fiyatlara baktım dudaklarım uçukladı. Daha dün kadar yakın zamanda 209 TL’den 215 TL’ye çıkmış olan 5 Litrelik sıvı yağın fiyatı 269 TL olmuş. Dikkat edin 270 değil, 269 TL. 5 kilogramlık şekerin fiyatı 200 TL’ye yükselmiş. Bir kilogram beyaz peynir 250 TL civarında. Yenilebilecek zeytinin fiyatı 200 TL’den başlıyor. Alttan alta da asgari ücrete, emekli maaşlarına yapılacak zamların oranlarını da hazmettirmek için bir çalışma da yapılıyor. Yüzde 20 olsun, yüzde 25 olsun. Peki, siyasetin gündeminde ne var? “Terörist başı, kayyum, yeni anayasa!” şimdi soruyorum, vatandaş ta soruyor: Bunlar yenilir mi, içilir mi?

Şunun altını çizelim, önce egemenlik, önce vatan, önce bayrak, önce huzur ve güven elbette. Ancak devlet olmanın gereği bunları sağlayacak şükürler olsun ki her türlü imkanımız var. Söz konusu vatan, bayrak, millet, devlet olduğunda herkes üzerine düşeni geçmişte yapmıştır, bugün de yarın da yapacaktır. Elbette önceliğimiz demokrasidir, hukuk devletidir, adaletle hükmetmektir. Ancak ülkeyi yönetenlerin suni gündemler ve daha 4 yıl sonra yapılacak seçimler için bugünden yeni yollar aramanın mantığı da, gereği de yoktur.

Acilen çözülmesi gereken ve önceliği olan sorunlar dururken “Amerikan seçimlerini” bile gündem haline getirenler, ülkenin gündemi ile ne zaman ilgilenecekler merak ediyorum. Umarım bir gün ülkenin sorunları var mı, yok mu ilgilenirler diye umuyorum. Ama tekrar ediyorum, “Vatandaş bu kışı da geçirir geçirmesine de, yediği ayağı unutmaz!”