CHP Yıllardır, kabuğunu kırmaya çalışırken, ‘değişim’ söylemleri başladı. Aslında CHP’de her kurultay öncesinde ‘değişim’ sözcükleri havada uçuşur. CHP fabrika ayarlarına yani kurucu ayarlarına döneceğine maceradan maceraya atılıyor. Bakalım, bu kez çifte genel başkan ile yerel seçimde ne olacak. Peşin söyleyeyim, bu yıl bir CHP kurultayı görürüz.
1999 yılı öncesinde hiçbir üniversite rektörüne yapılmayan uygulama Yılmaz Büyükerşen’e yapıldı. Sen fazladan rektörlük yaptınız denilerek, rektörlükten ayrılmak zorunda kaldı. 1999 yılında Yılmaz Hoca, milletvekilliğini düşünürken, bir ramazan gününde, dönemin başbakanı Ecevit’den tam iftar saatinde telefon geldi. O artık DSP’nin Büyükşehir Şehir Belediye Başkan adayıydı. Olur mu? olmaz mı? tartışmaları o zamanda yapıldı. O Büyükşehir Belediyesi kurulduğundan bir dönem sonrası başkanı oldu.
BAKANA BOZUK ÇALDI
Rektörlüğünde kendisini gazeteci olarak biliyorduk. O dönemde Milliyet’in Eskişehir temsilcisiydim. Onun sayesinde önemli haberlere imza attık. Bir defasında, dönemin Milli Eğitim Bakanı rektörlüğü ziyaret ediyordu. Akşam saatiydi. Yılmaz Hoca bakana Açıköğretim ders saatlerini gece geç saate koyuyorsunuz. Millet işe gidiyor, Uykularını alamıyorlar, diyerek bozuk çaldı. Önlerinde Açıköğretimin kitapları vardı. Hiçbir gazeteci de olmadığı için, Milliyet de haber geniş yer aldı. Bende kendi kendime düşündüm. Demek ki, Yılmaz Hoca’yı değişik haberler yapmak için sıkı takip etmem gerekiyordu. Öyle de yaptım.
Sonra bir gün o zaman üniversitelerde türban tartışmaları vardı. Yılmaz Hoca’nın Arap ülkelerindeki kadınların türbanlarından getirdiğini öğrendim. O dönemde siyasal amaçlarla kullanılmaya çalışılan kız öğrencilerin Büyükerşen’in ziyaret edeceğini öğrendim. Hemen dahil oldum. Yılmaz Hoca, Arap ülkelerinden getirdiği kadın giysilerini tek tek kendine gelen kızlara gösterdi. Giysiler birbirine benzemiyordu. Arap da olsa her milletin giysisi değişikti. Ben hem ortalık yerde özel haber yapıyorum. Hem de bilmediğim meseleleri de öğreniyordum. Bana ders gibiydi olaylar.
KALICI ESER YAPAR
Yılmaz Hoca’nın arasının açık olduğu öğretim üyeleri de vardı. Hepsini de yakından tanırdım. Hoca, DSP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olunca, üniversitedeki muhaliflerine hocanın belediyecilikte ne yapabileceğini sordum. Çünkü bizde o zamana kadar, belediye başkanların yaptığı sayılı şeyleri biliyorduk. Yılmaz Hoca şehre ne katabilirdi? Gelmiş geçmiş bütün belediye başkanlarından bir fark ortaya koyabilecek miydi? Bugünde bir kısmı halen profesör kimlikleri üç üniversitemizde ders veren hocalar,” Görürsün, beş yılda imzasını atar. Kimsenin hayal edemediği eserleri yapar” dediler. Ne olurdu bu eserler?. Bekleyip görecektik.
26 SÖZ VERMİŞTİ
Yılmaz Hoca, şehrin içinden geçen şehre ayrı bir güzellik katan Porsuk projesi ile işe başladı. O dönemde, ondan önce çeşitli partilerin belediye başkan adayları seçim dönemlerinde Porsuk çayının akış yolunu şehir dışına çıkarmayı ciddi ciddi tartışırdı. Çünkü bu adaylara göre Porsuk ıslah edilemez, temizlenemezdi. Şimdi, Eskişehirlilerin yararlanmalarının yanı sıra, turistler bot ve gondol ile gezmek için birbiri ile yarışıyor. Bot ve gondollarda belediyenin atölyelerinde yapılıyor. Sonra tramvay projesi başlayınca, bu kez kendisinden başka partilerin sözcüleri tramvay projesinin daha önceki başkanların projesi olduğunu savundu. Evet, Eskişehir’de tramvayın yürümesi ikinci dünya savaşının başladığı yıllarda düşünülmüş, çevre şehirlerden ortaklar bulunarak bu amaçla bir şirkette kurulmuş. Ama Yılmaz Hoca’nın başkan oluşuna kadar kimse, şehri kazıp tramvay hattı döşemeyi cesaret edememiş. Sonra Atatürk’ün emri ile Eskişehir’e gelen Kalabak aradan yıllar geçmesine rağmen, hat bakımdan geçirilmemiştir. Yılmaz Hoca, şak diye yaptı. İlk seçimde, 26 söz vermesine karşı, bugün abartmadan 26’yı birkaç rakam ile çarpmak gerekir.
Kİ SEÇİM OLMAZ
1999 yılında Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Büyükerşen, yıllarca ihmal edilen sorunlar arasına gömülmüştü. Şehrin merkezinin kazık olması nedeniyle, kendisine tepki duyanlarda vardı. Bize de savunduğumuz için kızıyorlardı. O dönem Anadolu Üniversitesi’nin üst yönetimine şehir halkının, bana da kızdığını söylediğimde,çok yakında hepsi hocanın elini öpeceğini söylediler. Üniversite hocalarının söylediği gibi oldu. Beş yıl tamamlandığında, kızan Eskişehirliler, gelerek hocanın elini öptüler, helallik istediler.
İlk beş yılın tamamlandığında, Eskişehir’deki yerel gazetelerdeki köşe yazarları, Eskişehir tarihinde iki kez üst üste belediye başkanlığı yapan yoktur, şeklinde yazılar yazmaya başladılar. O oyunu yükselterek, ikinci döneme başladı. Hoca, tekrardan aday olmayınca, dünya CHP’ye tepki gösterdi. Bugün köşemiz doldu. Yarın devam ederiz. Dünyanın tepkisi ile Ayşe Ünlüce’nin adaylığını değerlendiririz.