14 ve 28 Mayıs seçimlerinin sonuçları muhalefeti tam anlamıyla darmadağın etti. Mağlubiyetin sebep olduğu travma 6’lı masanın omurgasını oluşturan CHP ve İYİ Parti’de tam anlamıyla bir parti içi hesaplaşmaya döndü.
İYİ Parti uzun süren ittifakta köprüleri atan taraf oldu. CHP’de ise masanın kurucusu ve 6 benzemezi bir araya getirmeye çalışan ancak bunu tabana yayamayan Kemal Kılıçdaroğlu hedef tahtasına konuldu. Muhalefetin en karlı çıkanları Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti ise tam anlamıyla sessizliğe gömüldüler. Saadet ile Gelecek Partisi’nin Saadet Partisi çatısı altında mecliste grup kurma çalışmaları ne alemde bilen yok. Bu arada DEVA’nın da farklı arayışlarda olduğu bilinmekle birlikte sesi soluğu çıkmıyor.
Muhalefetteki bu savrulmayı fırsat bilen ve uzun süredir devam ettirdiği ekonomi politikaları sebebiyle ekonomik krizin yaşanmasına sebep olan iktidar partisi ise ekonominin dümenini eskiye kırarak çıkış arıyor. Seçim öncesi verilen sözlerin özellikle memurlar ile ilgili olanlarını yerine getiren iktidar partisi emeklilere sadece umut vaat ederek durumu idare ediyor. Bu arada açıkça ifade etmek gerekirse iktidarın uyguladığı bu politikalara en ciddi itiraz kendi içinden yani Cumhur İttifakı içerisinden BBP ve YRP’den geliyor. Buna rağmen 15 milyon emekli kaderleri ile baş başa bırakılmış durumda. Onların sesini iktidar duymadığı gibi muhalefet cephesinden, “bize oy vermediniz ya oh olsun!” sesleri yukarılardan gelmese bile alt kademelerde alttan alta dillendiriliyor. Gerçi mağdur olan milyonlarca emeklinin de kendi derdine düşmüş muhalefetten bir beklentisi yok ya! İktidar partisi de önceliği memurlara vermiş durumda. Onlarında gücü hiçbir yaptırımı bulunmayan emeklilere yetiyor. O sebeple onlara yapılacak her iyileştirme öteleniyor, sadece umut veriliyor hepsi o kadar. Bir dönem Anavatan Partisi’nin kurucusu merhum 8. Cumhurbaşkanı Özal katıldığı bir TV programında, “zenginleri severim” demişti. Mevcut iktidarında öncelikleri arasında tuzu kurular var anlaşılan.
Muhalefet partilerine gelince, onları kendi tabanları bile takmıyor. Bu saatten sonra istedikleri kadar esip gürlesinler geçtiğimiz dönemde yakaladıkları havayı asla yakalayacaklarını düşünmüyorum. Yaşananlar gösteriyor ki geçtiğimiz yerel seçimlerde umudu büyüten kazanımlar bu defa kayba dönüşecek gibi görünüyor. Büyükşehirlerde geçtiğimiz dönemde elde edilen başarıyı tekrarlamak muhalefet için hiçte kolay olmayacak. Resme Eskişehir’den bakarsanız benim söylediklerimi yanlış değerlendirebilirsiniz. Ancak unutmayın ki Türkiye Eskişehir değil. Ne seçmen, ne de partilerin tabanları Eskişehir’den baktıkları gibi bakmıyor hadiseye.
Sahi bir de Eskişehir’den bakalım. CHP ile işbirliği köprülerini atan İYİ Parti’nin Büyükşehir, Tepebaşı ve Odunpazarı seçimlerine kendi ismi, logosu ve adayları ile girdiğini düşünün ki öyle bir ihtimal var. Öte yandan Cumhur İttifakı tarafının da seçim ittifakı yaptığını varsayalım sizce sonuçlar ne olur? Bu tablo hem Büyükşehir’de hem Tepebaşı’nda, hem de Odunpazarı’nda seçim kaybettirir mi kaybettirmez mi?
Elbette kimse beyaz bayrak sallamaz ama bugün için seçmenin ne CHP ile ne de İYİ Parti ile nede 14 Mayıs seçimleri sonrası kazandıkları milletvekilli sayıları ile seçimlerin en karlısı gibi görünen küçük müttefiklerini düşündüğü yok. Çünkü kaderi ile baş başa kalmış milyonlar kendi başına gelenin çaresini arıyor. Daha doğrusu adalet arıyorlar, adalet istiyorlar. Sadece kendileri için değil herkes için adalet!