Seçim atmosferine girildi. Geçtiğimiz haftalarda Nasıl bir milletvekili istiyoruz? başlıklı yazımda, pek çok kişinin de katıldığı görüşlerimi yazmıştım. Bu hafta bu konuyu başka bir açıdan ele almak istiyorum. Partilerde aday adayları belli oldu.

Bu kişiler parti merkezlerine defalarca gittiler. Başkan veya başkana yakın kurmaylar ile görüşmeler gerçekleştirdiler. Sonrasında da partilerinden aday adayı olduklarını açıkladılar. Şimdi teşkilatlar devreye girecek. Parti üyelerine sorulacak. Ak Parti’de temayül yoklaması yapıldı. Bu hafta sonu da İYİ Parti aday adayları temayül yoklamasına girecekler. Diğer partiler nasıl bir yol izleyecek hep beraber göreceğiz. Tabi ki temayül yoklaması adaylık için tek başına bir kriter değil. Kanaat oluşturabilecek kriterlerden sadece birisi. Böyle olunca da, aday adayları parti merkezlerinden sonra şimdi teşkilatlar ile yakın temas halindeler. Kendilerini hem parti üyelerine ve hem de vatandaşa tanıtmak için sahaya indiler.

Üyeleri ile birlikte olabilmek için organizasyonlar düzenleyip, etkinlikler yapacaklar. Bizler de yakından takip edeceğiz. Merkezden tepeden inme, seçilmesi garanti sıradan aday yapılmışsanız diyecek bir şey yok. Para harcamadan ve de yorulmadan milletvekili seçilir Ankara’ya gidersiniz. Genelde maalesef böyle oluyor. Garanti sırada iseniz partinizin seçim programlarına katılmanız yeterli. Bu yol ile vekil olacakların işi oldukça kolay.

Peki, ilk defa meclise girmeyi hedefleyen aday adayları için durum böyle mi? Tabi ki hayır. Onlar daha aday adaylıklarında milletvekili olabilmek için yoğun mesai ve para harcıyorlar. Şöyle ki; ilk defa milletvekili olacaksanız işiniz çok zor. Çok çalışmanız gerekiyor. Bunun için bu işe yoğunlaşmış profesyonel bir ekibe, araç ve gerece ihtiyacınız olacak. Bunların maliyetini karşılayabilecek bol sıfırlı bir de cüzdanınız olacak.

Bunca çalışma neden yapılıyor? Neden milletvekili olmak isteniyor? Kısaca özetleyelim. Milletvekili olduğunuzda hemen statünüz değişiyor. Prestijli oluyorsunuz. Size güç kazandırıyor. İyi maaş alıyorsunuz. Dokunulmazlık zırhına giriyorsunuz. Ayrıcalıklı oluyorsunuz. Sıradan vatandaşlıktan çıkıyorsunuz. Şehrin protokolüne dahil oluyorsunuz. Öğrendiğim kadarıyla; sağlık harcamaları da oldukça cazip. Milletvekili, eş ve çocukları TBMM ile anlaşmaları olan tüm özel sağlık kuruluşlarından estetik müdahaleler hariç, her şeyiyle ücretsiz hizmet almakta ve bu hizmet ömür boyu sürmekteymiş. Bu nedenledir ki Sağlık kuruluşları TBMM ile anlaşmak için yarışıyorlarmış.

Mecliste de önemli bir görev aldığınızda araç plakanız kırmızıya dönüyorsa imtiyazlarınız daha da artıyor. Daha ne olsun? Kendisi için böylesine imtiyazlar kazanan ve bu kazanımları bizler sayesinde edinen kişilerden şehrimize hizmet etmelerini beklemek hakkımız değil mi?

Onun içindir ki; bu şehirde siyaset yapan, bu şehirde iş yapan, bu şehirde kazanan insanlar milletvekili yapılsın. Şehrimizin sorunlarını birilerine sorarak öğrenen değil, bizimle yaşayan ve de çözümü için çalışan kişiler vekil yapılsın. Şehrimizde gezip dolaşırken yanına uğrayıp çayını kahvesini içtiğimiz dolayısı ile de meclise gönderdiğimizde mecliste de içebileceğimiz kişiler vekil yapılsın.

Burada iken konuşabildiğimiz, dokunabildiğimiz ve hatta kucaklayabildiğimiz, meclise gönderdiğimizde de orada da kucaklaşabileceğimiz kişiler vekil seçilsin.Vekilliği bittiğinde de şehrimizde yaşayacak bir vekil olsun ki; her an karşılaşabileceğimiz, belki de hesap sorabileceğimiz kişilerden olsun. Hareketli, dinamik, bilgili, şehrini ve bizleri seven kişiler vekil olsun. Mecliste yağmur gibi teşvik dağıtılırken bunlardan şehrimize yaralandırabilecek liyakatli kişiler vekil olsun. Kısacası, şehrimizden birisi, içimizden birisi vekil olsun…