Dünya Engelliler Günü çeşitli etkinlikler ile kutlanıyor. Eskişehir ise gerçek anlamda engellilerin hayatlarının kolaylaştığı bir kenttir. Bu kolaylıkların daha da artacağına inanıyorum. Turizm faaliyetinin her geçen gün artan Eskişehir’e gelen engelliler, kendi kentlerine döndüklerinde Eskişehir’in engellilerin yaşamını nasıl kolaylaştırdıklarını anlatıyorlar.
Bir şehir, en başta valisi, belediyeleri ve sivil toplum kuruluşları ile engellilere yönelik çalışmalarda bir bütünlük gösterirse, o şehirde engeller kalkar. İşte ülkemizde bu şehirlerin başında Eskişehir gelir. Eskişehirli sanayici de engellerin kalkması için üzerlerine düşeni yapıyor. Bu konuda Eskişehirli sanayiciler adına Organize Sanayi Bölge Başkanı Küpeli, şunları söylüyor:” Ülkemizde engellilerimizin oranı ne yazık ki bir hayli yüksek. Öte yandan bugün 20 yaşın üzerindeki engelli kardeşlerimizin gideceği bir yer yok. Tepebaşı Belediyesi ile yaptığımız iş birliği sonucu "Üretene engel yok" sloganıyla bölgemizde Türkiye’de ilk ve tek olma özelliği taşıyan Engelliler Montaj Atölyesini açtık. Açtığımız bu merkezde bireylerimizin becerileri gelişiyor, özgüven kazanıyor ve ekonomik getirileri oluyor. İyi ki böyle bir iş birliği içerisinde olduk” diyor.

İŞBİRLİKLERİ
Küpeli’nin dediği önemli bir işbirliğidir. Yani Eskişehir için, bu ‘kentte engelliler rahat’ denilince sadece sokaklarda veya parklardaki engelsizlik durumu akla gelmesin. Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikalarda Tepebaşı Belediyesi ile yapılan işbirliği sonucu evlerde kapalı kapılar ardında yaşamlarını sürdürmeye çalışan kız erkek çok sayıda gencin bir anda iş bulmasıdır. İş bulmasının ötesinde toplum hayatına adapte olması demektir. Bu işlere kafa yoran yoruyor. Reklama gerek yok. Reklam olayın kendisidir. Hizmetin alasıdır. Tepebaşı Belediyesi ile Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığının işbirliği olayları takip edenler tarafından birçok ödüle layık görüldü.

TERS YÜZ EDİLİYOR
Bu hafta dünyada engellilere yönelik yapılan işler konuşulacak. Engellilerin kentsel yaşamdaki durumunu yeniden gündeme gelecek olması ve bu olguyla siyasetçilerimizin yeniden yüzleşmesi açısından çok önem taşıyor. Kent, barındırdığı insan topluluklarının sosyal hayata katılması açısından sayısız fırsatlar sunar. Öte yandan, planlamada engelliler ihmal edildiğinde kent bu kez onların bu fırsatlara erişiminin önüne sayısız engeller koyar. Rant uğruna liyakatsiz şirketlere peşkeş çekilen sözüm ona planlama faaliyetleri sayesinde cangıla dönüştürülen kentlerde, bir engellinin kentin bir noktasından diğer bir noktasına gitmesi onun hayatla imtihanı gibidir. Dolayısıyla kendini eve hapsedip, bu hayatı kader bilerek yaşayıp giderken farklı bir hayatın mümkün olmadığına kendini inandırmıştır. Tersyüz edilmelidir Kader inancı, bizimki gibi kentsel bilinci çok eski olmayan, kentle köy arasında sıkışmış geleneksel toplumlarda sorunu derinleştiren bir boyuttur.
Oysa, kentin çok kültürlü kozmopolit yapısının bu türden bir kaderci ve teslimiyetçi anlayışı tersyüz etme gücü var. Taşradan gelip kentin ücra bir köşesine sığışmış insanlar az da olsa modern kentin nimetlerinden faydalanma şansı bulup başka hayatların, kültürlerin varlığını fark edince bir çeşit aydınlanmayla kendi hayatlarını sorgulamaya başlar. Tarihten, bu türden sorgulamaların küçük büyük toplumsal depremlere yol açtığını biliyoruz.
Engelliler açışından aydınlanma, engelinin aslında bir hastalık olmadığı, bedenindeki noksan uzuvların eksikliğini aslında farklı bir çevresel düzenleme olsa hissetmeyebileceği bilinciyle başlıyor. Öyle ya, kaldırım rampası olmayınca bacaklarının eksikliğini, her gün yürüdüğü yolda birden reklam panosuna toslayınca kör olduğunu hissediyor. Bunlar olmasa, tekerlekli sandalyelerin ya da bastonların yollarını bulabilecekleri bir çevre düzenlemesi olsa, niye evde otursun ki?

HERKES ENGELLİ OLABİLİR
Bazılarımız her koşulda evde oturmamayı tercih etti, ediyor. Engelini bir hastalık ya da sorunu önlenemez bir kader olarak değil, insan hakları meselesi olarak görüp, kentlilik bilinci ve donanımıyla, fark edilmek adına her türlü etkinliğe katılıyor, günlerce parlamentonun kapısını aşındırıyor, gazete-dergi çıkarıyor, milletvekili oluyor, yerel yönetimlerde meclis üyelikleri yapıyor. Yani hakkını arıyor. İlerleme ve gelişme bu sayede olur. Yani hakkın verilmesini beklemeyip, hakkı almanın yollarını aramak gerekiyor.
Sonuç olarak dünya engelliler gününde, herkesin kendisinin de bir engelli olabileceğini düşünerek, hareket etmesi gerekiyor. Toplumsal yaşamın her alanında engellilerin de yer alması, tedavi eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanması, üretime katılması, sosyal kültürel ve sportif faaliyetlere katılması konusuna herkes kafayı yormalıdır.