Bir milletin en önde gelen kamu değeri, insan gücüdür. Ancak, son yıllarda ülkemizde ‘Ev gençlerinin’ sayısı hızla artıyor. Bu durumu son günlerde Eskişehir’de de gözlüyorum. Eskişehir’de yerel de CHP’nin iktidarda olması nedeniyle, gençler ve yakınları ‘iş umudu’ ile belediyelerin kapısını aşındırıyor. Kamu kuruluşlarında ve özel sektörün büyük kuruluşlarında iş bulmak isteyen gençler ise iktidar partisi AK Parti’nin il örgütünün kapısına dayanıyor. Nitelikli işgücünün çok olduğu Eskişehir’de ‘Ev gençlerinin ‘sayısı da hızla artıyor. Bu işe kafa yoran yetkililer var mı?
TANIM YERİNE OTURDU
Bir on yıl önce ‘ev gençleri’ tanımı yoktu. Son zamanlarda ise ‘Ev genci’ tanımı ile sık karşılar olduk. Bu gençlerin sayısının Türkiye’de 4 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Rakamlar, Avrupa Birliği ülkelerinde 15-29 yaş grubunda eğitime katılmayan ve ya da işsiz ev genci oranı ortalama yüzde 18’lerde olduğu tahmin ediliyor. Türkiye de bu rakamın yüzde 35.6 olduğu uzmanlar tarafından kabul ediliyor. Peki gençler bu durumdan memnunlar mı? Gençler, işlerinin olmasını ya da eğitimlerine devam etmek istediklerini söylüyorlar ama engeller arasında nasıl ilerleyeceklerini bilmiyorlar.
NEDEN BU SONUÇ
Ülkemizde gençlerin iki konuda sayılarının artmasının nedenlerinin istihdam sorunu ve yetersiz mesleki yönlendirme olduğu biliniyor. İşsizlik ve eğitimsizlik artıkça, bu gençlerde depresif bozukluk, anksiyete bozukluğu, oyun, internet, kumar bağımlılığı gibi birçok psikiyatrik hastalıklar daha sık görülebiliyor ve sorunun iyice derinleşmesine zemin hazırlıyor.
DEPOLANAMAZ
İnsanoğlu, doğal kaynakların çoğunun kullanımını erteleyebilir. Ama üretimde kullanılmayan insan gücünü gelecekte kullanmak üzere depolamanın yolu yoktur. Onun için işsizlik, yani insan gücünün üretim işlevinden yoksun kalması, giderilmesi olanaksız bir verimlilik kaybına yol açar. İnsan, hayatını üreterek devam eder. Üretim dışı kalmak, insanın insani özünü aşındırır. Sosyal devletin işsizlik destekleri, geçim sorununun çözümüne katkıda bulunsa da, insanın özündeki bu aşınmanın üstesinden gelemez. İşsizlik, için en kestirme yol Atatürk Devrimi’nin Devletçilik İlkesi’ni yaşama geçirmektir.
PRATİK YAŞAMDA KARŞILIK
Gençlerin, üretim süreci içindeki yerinin kendi yetenek, birikim ve yönelimleriyle uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Yeteneklerin keşfedildiği, birikimin sağlandığı ve yönelimlerin şekillendiği alan, eğitimdir. İyi bir eğitim işsizliği önlemede önemli etkendir. Kuru bilgilerle donatılmış, üretimden kopuk yetiştirilmiş insanların pratik yaşamda karşılığı olmuyor.
MADEN ARAMASI GİBİ
Gençlerde ya da çocuklarda keşfedilen yeteneklerin kişisel yönelimlerle uyum halinde ülke gereksinimleri doğrultusunda yönlendirilmesi gerekir. “Seçkinci bir eğitim”, işsizliğin ortadan kalmasına hizmet etmez. Ülkenin insan gücünü inşada temel alınması gereken olay, maden aramasına benzetilebilir. Doğal bir maden, keşfedilmesi gecikse bile yok olup gitmez. Ama keşfedilmeden kalan yetenek, hiç gün yüzüne çıkmadan yitip gider.
ASLINDA İŞ KOLAY
Çocuklarımızı ve sonrasında gençlerimizi kamu çıkarını özel çıkarın üstünde tutan ve bilime dayalı aydınlanmacı bir bakış açısıyla donatmalı ve eğitmeliyiz. Yetişen gençlerde, devletin öncülüğünde g çok etkin ve kapsamlı bir planlama ile işlerine kolaylıkla erişebilir. Ülkede bu yolla kalkınabilir. Bunun sonucunda ülkenin gereksinim duyduğu işgücü dağılımı ile mevcut işgücü arasında ortaya çıkar. İşsizlik tarihe gömülür. Ya da çok düşük seviyede kendisini gösterebilir. Atatürk Devrimi’nin Devletçilik İlkesi, ülkemizin acil bir ihtiyacı olarak kendini dayatmaktadır. Belediyelerde, devlet kurumlarının önünde de birikim, aşındırma ortadan kalkar. Çok zor mu bu işi yapmak?