Alman iktisatçı Profesör Fritz Neumark "Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa, ortada tarih diye bir şey kalmaz" demiştir. Bu sözden yola çıkarak dahi Türklerin, tarihin en eski dönemlerinden beri var olduğu kanaatine varabiliriz. Birçok bilim insanının Türk yurtlarında yaptığı araştırmalardan Türk soyunun proto-tipi olduğunu biliyoruz. Bu da demek oluyor ki Türk ırkı taş devrinin ilk çağlarından beri Altay-Sayan Dağları bölgesinde yaşamıştır. Fakat bu bilgi Türklerin sadece o bölgede yaşadıklarını vurgulamaz. Çünkü Türkler konar-göçer bir toplumdur. Birçok sebepten dolayı tarih boyu göç etmişler ve bu göçler sonucunda çok geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır.

Böylesi köklü bir toplum olan Türkler elbette dünya mirasına da birçok şey bırakmışlardır. Bunlardan bence en önemlisi at kültürüdür. Dünyada atı ilk evcilleştiren ve savaş aracı olarak kullanan millet Türklerdir. Bununla birlikte at, bozkır kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Atın binek araç olarak kullanılması dünya tarihinde tamamen sıçramadır. Türklerin siyasal, dinsel, ekonomik ve toplumsal yaşamında at merkezî bir rol oynamıştır. Türkler kelimenin tam manasıyla yetiştirdikleri atın etinden, sütünden faydalanmışlar hatta yabancı ülkelere ihraç ederek de gelir sağlamışlardır. Türkler ile atlar arasında duygusal bir bağda oluşmuştur. Bu durumda at Türk kültürünün bu denli yayılmasında oldukça etkili bir faktör olmuş. Atı öyle ustaca kullanmışlardı ki at üzerinde ok atmalarıyla tüm dünyaya nam salmışlardır. Günümüzde Uluslararası literatürde "Part Vuruşu" olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Ayrıca Atlı Türk Okçuluğu 2019 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydettirilmiştir. Arap bir seyyah "Atın üstündeki Türk değilse yüktür" diye boşuna söylememiş.

At Osmanlı devleti döneminde de önemi korumuştur. Eskişehir bölgesi Anadolu atçılığında hep özel bir yere sahiptir. Hatta yine il sınırlarımız içerisinde ata sporlarımızı yaşatmak ve aktarmak adına kurulmuş Okçuluk Ata Sporları Derneği bulunuyor. Yine Türk Milleti’nin Anadolu’da var oluşundan bu yana Eskişehir ve bölgesi atçılığın geliştirilmesi ve yetiştirilmesi anlamında çok önemli bir misyon üstlenmiştir. Mahmudiye, Beylikova eski adıyla "Beylikahır" safkan atların yetiştirilmesinde önemli rol almışlardır. Bugün Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne bağlı olarak Atçılık Meslek Yüksek Okulu Mahmudiye İlçesi’nde faaliyetlerini yürütmektedir. Ata sporlarımızı bilmek onlara sahip çıkmak değerlerimizi yaşatmak adına olmazsa olmazlarımızdandır. Bu arada günümüzde At ile insanımız arasında yeni yeni bir terapi kültürü oluşmaya başladığını da bilmek atın hayatımızdaki yerini güçlendiriyor. Bir büyük düşünür teknolojiye ve sanayinin gelişmesine vurgu yaparak diyor ki; "Üçüncü Dünya savaşı çıkarsa, dördüncü dünya savaşı taşla sopayla olur! " bu sebeple geçmişten geleceğe tüm değerlerimize sahip çıkmak hepimizin asli görevlerindendir.