2 Eylül gazetesinde Şubat ayı girmesiyle, 25 yılını doldurdum. 26 yılıma girdim. O günlerde gazetemizin binası esnaf sarayının arkasında bir yerdeydi. Şuanda kendi binamızda çalışmalara devam ediyoruz. Acı tatlı bir çok günümüz oldu. Bir yerel gazetenin uzun yıllar yayın hayatına devam etmesi, patronajından, yazarına, muhabirine sayfa hazırlayıcısına kadar büyük özveri ister. Gazetelerdeki köşelerde uzun süre çeşitli desteklerle ayakta kalabilir. Bu sütunun desteği yıllar boyunca okuyucuları oldu. Bunca yıl bize okuyucuların uyarıları, teşvikleri, beğenileri, eleştirileri yol gösterdi. Biz bu sütunlarda onların sesi olmaya özen gösterdik, onlar bize soluk verdi. Ve de ilk günkü heyecan ile devam ediyoruz.
Başladığımızda, dijital teknoloji yoktu. Gazetede bile film yıkamak için karanlık oda vardı. İlk dijital makinayı da ben kulandım. Akşam saatlerinde olan olaylar gazeteye yetişmezdi. Dijital makinam ile ilk haberi geç bir saatte gazeteye yetiştirdiğimde dijital teknolojide çok kişi tarafından öğrenilmiş oldu. Şimdi, çoğu gazeteci cep telefonları ile fotoğraf çekiyor. Teleks, sonrasında faks, telefotolar vardı. Şimdi ise bir diz üstü bilgisayarı bu cihazların yaptığı işlerin tümünü yapıyor.
BUGÜNDE AYNIYIZ
2 Eylül’e başladığımızdan önce Milliyet, Tercüman ve Eskişehir 2000’de çalışmıştım. 2 Eylül ile birlikte Cumhuriyet ve Habertürk de çalıştım. Amacımız dün neyse bugünde aynısıdır. Okura Eskişehir ile ilgili aydınlatıcı bilgi vermek. Düşündürmek ve güldürmektir. Olayların perde arkasını da zaman zaman anlatıyorum. Bunları Eskişehir tarihine not düşmek ve gelecekte bu konuları araştırmak ve yazmak isteyenlere not düşmek için yapıyorum. Demokrat, laik, çağdaş, yurtsever çizgide yürümek her zaman birinci amacım olmuştur. Eskişehirlinin ve ulusun çıkarlarını savunmak en önemli görevdir.25 yıldır bu ilkelerden sapmadık. Yazdığımız haberler, söyleşiler, yazılarımız bunların kanıtıdır. Umarım, birlikte nice iyi zamanlara yolculuk yapmaya devam ederiz.
GÜÇ OKURLARIMIZ
Gazetecilerin muhatabı okurlarıdır. Böyle olmalıdır. Güç veya çıkar odakları gerçek gazetecilerin muhatabı değildir. Okur gazeteyi ve yazarı denetler, yeri gelince över, yeri gelince eleştirir, gazetede okuru bilinçli kamuoyunun üyesi yapmak için mücadele eder.
Okunmayan ya da meslek etiğine aykırı davranan yazar gazetede uzun süre tutunamaz. Bugün klasik gazetecilik etiği dışına çıkanları hep birlikte görüyoruz. Medyanın gücü olmalıdır. Güçlerin medyası veya gazeteci değil. Bugün olumsuzluklar olduğunu görüyoruz. Ancak, medya dünyası zaman içinde kendi kendini temizler. Bu belki zaman alır ama sağlam yoldur. Kesin yoldur. Türk medyası veya Eskişehir medyası nelerini gördü. Gazeteci cezalık suç işlerse kanun yakasına yapışır. Ama gazetecilik görevi suç gibi gösterilemez, gazeteciye onur kırıcı muamele yapılamaz. Halkın haber alma ve aydınlanma özgürlüğünün bulunmadığı ülkede veya şehirde ne demokrasi yürür ne toplum yarınlara gidebilir.
BOZULAN YAPI
Bir İstanbul gazetesinde çalıştığım yıllar, kartondan evler, arabalar dağıtılıyor. Tiraj 1 milyona çıkıyor. Bırakınca, 200 bine düşüyor. Temsilciler olarak İstanbul’da toplandık. Ben kültür ve sanat dergisi verelim dedim. İsmini vermek istemediğim gazetenin üst yöneticileri, kültür ve sanatın tirajı bir iki bin oynatabileceği yorumunu yaptılar. Sonra gazete Red Kit eki verdi. Kartonlarda devreye girince 1 milyona ulaştı, tiraj ama kalıcı olmak önemlidir.
Geçenlerde televizyonun birinde bilgi yarışmasında yarışmacı üniversite mezunu yarışmacı kıza, vefat eden Sovyetler Birliği’nin son başkanı kimdir diye soruldu? Genç kız bilemeyince, stüdyoda bulunanlardan yardım istendi.
Seyirciler doğru cevap olarak yüzde 56 oranıyla yani Kraliçe Elizabeth, yüzde 37 oranıyla Mihail Gorbaçov adını verdi. Hangi ülkede böyle bir tablo ortaya çıkabilir. Kraliçe’nin İngiltere ile bağlantı olduğu kimsenin aklına gelmedi. Kısacası, biz gazetecilerin çok işi var.