Sıradan bir başlık gibi geldi şimdi size değil mi? Belki hiç ilginizi çekmeyecek bir konu gibi… Ama acı gerçek şu ki Eskişehir gerçek anlamda Eskişehir sıcak ve kurak yaz mevsiminin ardından kurak bir sonbaharı da geride bırakmak üzere. Mevzi birkaç küçük yağışın dışında bu yıl nerede ise hiç yağış almadık. Yani Eskişehir’de çiftçi endişeli. Toprak tohumla buluştu ama tohumlar çimlenecek yağışı görmedi. Bu konunu uzmanları diyor ki; “Eğer toprakla buluşan tohumlar yağmuru görmeden krağı ve don olayı ile karşılaşırsa tohumlar çürüyebilir!” Haksızda değiller. Ben bir tarım uzmanı değilim, ama bir gözlemim var Eskişehir’in yağış rejimi de değişmiş durumda. Böyle olunca insan olarak ister istemez “Eskişehir’in su kaynakları yeterli mi?” sorusunu kendi kendine soruyor?
Öğreniyoruz ve biliyoruz ki Eskişehir’in mevcut durumda en önemli sorunu sadece 50 yıllık Porsuk Porsuk Barajının su kaynağı olarak kullanılması. Yani ekonomik ömrünü tamamlamış ve Eskişehir’in ihtiyacını karşılasa bile alternatif su kaynaklarına ihtiyacımız olduğu çok açık. Şimdi bu şartlarda bugünden yarına bu sorun çözülemeyeceğine göre, en önemli tedbir suyumuzun tasarruflu bir şekilde kullanılmasıdır. Bu konuyla ilgili olarak her vatandaşın üzerine büyük bir sorumluluk düşüyor. İlerleyen zamanlarda su kesintileri ile karşılaşmamak için bugünden önlem almalıyız. Vatandaşı acilen su tasarrufuna yönelten kampanyalar düzenlenebilir.
Ülke gerçeği hatta dünyanın gerçeği haline dönüşen “İklim krizi” belki de en çok Eskişehir gibi Anadolu’nun bozkırın de yar alan kentleri etkiliyor. Ayrıca ülkemiz zaten geçmişten bu yana su zengini değil, su fakiri bir ülke. O zaman yapılması gereken su kaynaklarımızın en verimli şekilde kullanılması için gerekli hassasiyetin gösterilmelidir. Bizim yaşadığımız iklim krizinin temelinde de doğrusu orman yangınlarının yanı sıra maden aramalarına kurban ettiğimiz ağaçların yerini dolduramamak ve Anadolu topraklarının hızla kıraçlaşmasıdır.
Bugün tedbir almazsak yarınlarımız için sıkıntıya hazır olmalıyız. Benden hatırlatması…