Hepimiz engelli değiliz ama birer engelli adayıyız. Doğuştan engelli olmak da, sonradan engelli olmakta aslında insanoğlunun elinde olan bir şey değil. Bugün Türkiye ‘de milyonlarca engelli vatandaşımız olduğunu biliyoruz. Biz engelli olmayanların en önemli görevlerinden birisi engelli vatandaşlarımızın engelleri aşmasında onlara yardımcı olmaktır. Ancak “Toplumun büyük bölümünde engelliler ile ilgili ciddi bir duyarlılık veya farkındalık oluşturabildik mi?” sorusunun cevabını tam olarak verebilmek mümkün değil. Engelli ve engelli bireylerin ailelerinin mücadelesi sonucunda son yıllarda gerek merkezi idarenin, gerekse yerel yönetimlerin bir dizi önlemler almaya çalıştığının farkındayız.
Yaya yollarından, toplum ulaşım araçlarındaki engellilerin hayatını kolaylaştıracak önlemlere, yine gezinti yollarındaki yürüyüş bantlarına, trafik ışıklarındaki sesli düzeneklere kadar pek çok iş ve işlemin yapıldığına tanıklık ediyoruz. Bütün bunlar yeterli mi? Elbette değil. Biz engelli vatandaşlarımızı sosyal hayatın içine katmadıkça gelişmiş bir toplum olduğumuzdan söz edemeyiz. Onlar için hep birlikte bir şeyler yapmalıyız. Onlara acıyarak bakmak yerine onları hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Onları iş hayatının içine de katarak onların üretim güçlerinden de yararlanmalıyız. Peki, bunları ne kadar başarabiliyoruz? Bu sorunun da cevabına, “Yeterli ölçüde” diye bir cümle kuramayız.
Şimdi işe nereden başlamalıyız biliyor musunuz? Söyleyeyim. Öncelikle yaya kaldırımlarının başlarına yapılan engelli araçlarının geçişine imkan veren alanlara araçlarımızı park etmekten vazgeçerek. Sonra yayalaştırılmış alanlardaki sarı bantların sökülmesine göz yummadan onların engelliler tarafından rahat kullanımına imkan vererek, yine sesli sinyalizasyon sisteminin olduğu alanlarda engelli vatandaşlarımıza yardımcı olarak ilk adımlarımızı atabiliriz.
Bütün bunları yapabilmek için ise öncelikle empati yapabilme yeteneklerimizi geliştirmeliyiz. Yani kendimizi engelli bir birey olarak görebilir, ya da öyle bir ailenin ferdi olduğumuzu düşünerek hareket edebiliriz. Ne dersiniz? Böylece hayatımızı da engelli vatandaşlarımızın hayatlarını da daha da kolaylaştırmış olamaz mıyız?