1920’lerin başında gazetelerimiz kadınların hak talepleri karşısında alaycı ifadeler kullanarak, “Bu asabi tabiatlı cins-i latifler kırmızı rujlarıyla meclise girseler seyretmek ne kadar hoş olurdu” gibisinden haberlere imza atarlarmış. Çünkü dünyada kadınlara verilen haklar o kadar azmış ki, Türk gazetelerinin bu konuda yazacakları bir şeyde yokmuş. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadınların haklarını almak için yaptıkları eylemler tabii ki vardı. Kurtuluş Savaşımızda ise bağımsızlık ve milli mücadelenin kazanılmasında üstün başarı gösterdiler. Atatürk bizzat kadınların mücadelesini, hayatı boyunca anlatmış ve onlara birçok batılı ülkeden yıllar önce hakların verilmesin sağlamıştır. 
BUGÜN GÜLDÜĞÜMÜZ DURUMLAR    
Türk kadınlarına siyasi haklar tanınması konusu, ilk defa 1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Milletvekili Seçimi Kanunu görüşülürken dile getirilmiştir. Kanun tasarısına göre, her 20 bin “erkek nüfusa” bir milletvekili seçilecektir. Ancak mecliste, bu nüfusa kadınlar dâhil edilsin mi edilmesin mi tartışması da yapılmıştır. 1924 Anayasası hazırlanırken kadına seçme ve seçilme hakkı verilip verilmeyeceği tartışmaya neden oldu. Celal Nuri Bey’in, bu yasaya göre her “Türk” deyiminden sadece erkeklerin anlaşılması gerektiğini söylemesi üzerine Recep Peker “Kadınlar Türk değil mi beyefendi?” sorusuna cevaben “Türk'tür” yanıtını almasıyla, “Mademki Türk dediniz, maddenin şümûlü içinde Türk kadını da vardır.” yanıtını verir. Meclisteki tartışmalar sonrasında bile kadınlar nüfustan sayılmamışlar, 1923 seçimlerine, keza Cumhuriyet’in ilânından sonra 1927 ve 1931 seçimlerine de katılmamışlardı. 17 Şubat 1926'da Medeni Kanun’un yasalaşması ile kadınlar ilk kez "Yurttaş" olarak yasadaki haklardan eşit olarak yararlanma hakkı elde etmişlerdi.
KENDİ HAYATINI FELÇ EDER 
 Adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt, mecliste yaptığı konuşmada "Bir millet ki asıl temel direği olan kadınları hukukundan yoksun bırakır, hayattan uzaklaştırır, kendi kendisinin yarısını felç eder." demiştir. İlk kadın muhtar 1933 yılında, Çine Karpuzlu nahiyesinin merkezi Dereköy’den Gül Hanım muhtar seçildi. Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklamış, kız kaçırmaları önlemiş, resmi nikâh işlemlerini düzene sokmuştur. Tabii ki, büyük tepkilerle karşılaştı. Gül Hanım yılmadı. 
1934 yılında kadınlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar yürüyüş yaparak bütün siyasi hakların kendilerine tanınmasını istemişlerdir. Atatürk zamanını bekliyordu. Kadın hakları konusundaki Atatürk’ün çalışmaları zamana yayılmıştır. Yoksa başka türlü başarıya ulaşamazdı. Kadınlar, Atatürk’ün Türkiye’sinden 10 yıl sonra Fransa'da 1944, Yunanistan'da 1952, İsviçre'de 1974 yılında seçme ve seçilme hakkına ancak kavuşabilmişlerdir. 1934 yılında, dünya genelinde kadınların seçme ve seçilme haklarının bulunduğu ülke sayısı 28'dir. 
GÜMÜŞ TEPSİ DE DEĞİL 
Tarihsel sürece baktığımızda da Türk kadınlarına hakları “gümüş tepsi içinde” verilmemiştir. 1930 yılından itibaren kadınlar lehine gerçekleşen yasal dönüşümler kadınların her alanda verdikleri mücadelenin sonucudur. Ancak Cumhuriyet Devrimleri, kadını ve erkeğiyle tüm yurttaşların ayrım gözetilmeksizin eşit yurttaş olmasını sağlamıştır. Bu konuda yapılan devrim niteliğindeki hukuksal düzenlemeleri yok sayamayız. 1935 seçimleri, ülke gündemine kadınların seçme ve seçilme hakkı olarak girmiştir. Sonuçta, Cumhuriyet’in ilk yıllarında nüfusa yazılır mı? Tartışmasından Türk kadını bugünkü seviyeye gelmiştir. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi haline geldiğinin üçüncü seçiminde Büyükşehir Belediye Başkanımız kadın başkan olmuştur. İki ilçemizin kadın belediye başkanı ile Eskişehir’de üç kadın belediye başkanı vardır.