Bana göre dünyanın en ilginç davası 28 Şubat davasıdır. Dünyanın en ilginç darbe davası olarak tarihte yerini de çoktan aldı. Eskişehir’de yaşayan ve balyoz ve darbe iddiaları ile malum o Amerika’dan yönetilen örgütün komploları ile bir süre hapiste de yatan Albay Alican Türk’ün bu konu da yayınladığı ‘Bitmeyen sömürü’ isimli kitabında 28 Şubat gerçeği Türk insanına anlatılıyor.
Milli Güvenlik Kurulunda 28 şubat 1997 tarihinde alınan 18 maddelik karar hükümete darbe sayılıyor. Kendisine darbe yapılacak olan Hükümet Başkanı yani Başbakan Erbakan kararı imzalıyor. Karardan sonra 4 ay daha koltukta oturuyor. Askerler hükümeti devirmiyor.Erbakan kendiliğinden istifa ediyor. Darbe davası da Erbakan'ın ölümünden sonra açılıyor
Sanıklar mahkeme önüne 16 yıl sonra yani 2013 yılında çıkıyorDavayı açan savcı ve savcı yardımcısı ile tutuklama kararlarını veren mahkeme hakimi FETÖ üyeliğinden meslekten atılıyor. Dava halen devam ediyor.Kanıtların sahteliği ortaya çıkıyor ama yargı dikkate almıyor 28 Şubat kararlarından 24 yıl sonra karar kesinleşiyor14 sanık hakkında müebbet hapis kararı uygulanıyor. Hapse girenlerin yaş ortalaması da 80 civarında bulunuyor.
Eğer idam cezası kalkmamış olsa idam edileceklerdi.

28 ŞUBATA NASIL GELİNDİ?
28 Şubat 1997’de MGK’da alınan önemli kararlar dışarda ABD’ye, içerde ise PKK ve batı destekli irticaya karşı yükselen hareketin sonucudur. 28 Şubat bir süreçtir, 28 Şubat’ı ve günümüzü anlayabilmek için önce 28 Şubat’a nasıl gelindi onu iyi görmek gerekir.
80’lerin başında TSK, ABD için ”bizim çocuklardır”. Ancak kısa sürede bizim çocuklar ABD için baş düşman haline gelmiştir. Ordu içinde 12 Eylül’e karşı muhalefet başlamış ve bu muhalefetin sonucunda askeri yönetim seçime gitmek durumunda kalmıştır. Tankların kışlalara geri dönmesinde Türkiye’nin demokrasi birikiminin etkisi kadar yine ordu içinde ki Kenan Evren muhalifleri de etkili olmuştur.

GENELKURMAY BAŞKANI İSTİFA ETTİ
Süreç 1991 yılında Genel Kurmay Başkanı Necep Torumtay’ın Çekiç Güç’ün Türkiye’ye yerleştirilme planına karşı istifa ederek karşılık vermesiyle devam etti. Çekiç Güç Türkiye’ye yerleşemedi. 1991 yılında ABD’nin Kuzey Iraktaki bölücü faaliyetinin artması üzerine TSK Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı operasyon düzenledi, PKK çok ağır darbeler aldı. Kontrgerilla birimi olan, ordu içinde Gladyo tasfiyesi yapıldı. Ardından Eşref Bitlis planı devreye girdi.

MUMCULAR KATLEDİLDİ
TSK’nın geneline hakimdi. Karşı koyuş TSK ile sınırlı değildi. 1989’da başlayan bahar eylemleri, 1991 Zonguldak maden yürüyüşü, Turgut Özal’ın art arda aldığı sandık yenilgileri, diğer emekçi eylemleri, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve birçok aydının Cumhuriyet Devrimini militanca savunmaya geçişi, sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemleri, bu sürecin halk ayağını oluşturuyordu.
ABD ise bu yükselişe Eşref Bitlis’i şehit ederek, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve birçok aydınımızı katlederek, Başbağlar ve Madımak katliamlarını yaparak, Ege Denizi’nde yapılan bir tatbikatta ”yanlışlıkla” Muavenet gemisini vurarak karşılık verdi.

AMERİKADAN KONTROL EDİLİYOR
28 Şubat’ın esas hedefi 15 Temmuz darbe girişimini de yapan terör örgütüydü. Terör örgütünün başındaki şahıs, ilk başta 28 Şubat’a yaklaşarak hedef alınmaktan kaçınmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır. En sonunda ABD’ye kaçmak zorunda kaldı. 28 Şubat döneminde bu terör örgütü ile ilişkili birçok ordu mensubu TSK’dan atılmıştır.
Dönemin Eskişehirli DGM savcısı ve terör örgütünün başındaki kişiye hakkında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla ilk iddianameyi yazan Nuh Mete Yüksel, şahısın kaçmasaydı tutuklanacağını ve 28 Şubat’ın hedefinin bu terör örgütü olduğunu açıkladı. Ancak bu terör örgütü savcı Nuh Mete Yüksel’e karşı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yapılan operasyona benzer bir operasyon yaptı ve onun bu davadan alınmasını sağlamıştı.

28 ŞUBATIN HEDEFİ
28 Şubat hareketi Türkiye’nin milli devlet refleksidir. Türk Milleti’ni de arkasına alarak cumhuriyeti ve milli devleti koruma görevini yerine getirmiştir.28 Şubat ABD ile karşı karşıya gelmiş, ABD’nin piyon olma görevini yerine getirmemiştir. TSK 1998 yılında daha sonra da, Ergenekon, 28 Şubat vb. tertip davalarında ABD tarafından hedef alınmıştır. Bu davanın savcı ve hakimlerinin bugün terör örgütü üyeliğinden içerde olması tesadüf değildir.