Bebek cinayetlerini gördü bu ülke, avuç kadar bedenlerin para hırsıyla katledildiğine tanık oldu.

Vicdan dahi sustu bir noktada…

Kötülüğün her geçen gün şekil değiştirdiğine tanıklık etti.

Yok, artık bu kadarı da yaşanmaz denilen bir noktada, avuç kadar bebeklerin soğukkanlı bir şekilde öldürüldüğüne şahit oldu.

Kanımız dondu!

Hassaslık ve kızgınlık sözcükleri bile hafif kalır yanında.

Kalbe taş basıldı da susturuldu öfke…

Ateş dinmedi.

Ufak bir kıvılcım yeniden yangın çıkarmaya yeter.

Yürek yanıyor nitekim.

Anneyiz, babayız!

Biliriz ateşin bıraktığı izi.

Hastaneye dahi gitmeye korktuğumuz bir noktada Genel Sağlık-İş Sendikası Başkanı Derya Uğur, ESOGÜ Tıp hakkında astı astarı olmayan bir iddia ortaya atıyor.

Kanıtsız, belgesiz, halkı galeyana getirmeye açık bu söylemlerinde ESOGÜ Tıp Fakültesi hedef alınıyor.

Uğur, ESOGÜ Tıp Fakültesi'ndeki 36 yatak kapasiteli yenidoğan yoğun bakın ünitesinin 10 yataklı biriminin kapatıldığını iddia ediyor önce ardından da, "Bebeklerimizin canları yine tehlikeye atılmaktadır. Eskişehir’de de bir Yenidoğan Çetesi mi var” diye soruyor.

İddialar yalan diyoruz çünkü kapatılan bir ünite yok.

Araştırdık.

Ünitede düzenlemeye gidiliyor, yatak sayısının arttırılması için bir girişim var.

Hassasın da ötesinde bir konudan bahsediyoruz.

Bir kere sen sendika başkanısın, sendikanın görevi nedir, işçinin hakkını savunmak!

İşçiye haklarının verilmediği bir noktada meydana çıkarsın, grev yaparsın, eylem yaparsın, hatta hastanenin önüne oturur günlerce tek başına slogan dahi atarsın.

Hepsi görevindir!

Eyvallah deriz.

Hatta destek de veririz.

Fakat böylesine hassas bir dönemde, hassasın da ötesinde bir konuda sendikacılığı bırakarak gazeteciliğe soyunmak senin görevin de değildir, işin de değildir, haddin de değildir.

Velev ki insani yönden içiniz rahat etmedi, böyle bir açıklama yapmak gereği hissettiniz?

“Belgen nerede kardeşim, belgen nerede” diye sormazlar mı?

İspat et, kanıtla.

İddiaları doğrula, arkadaşınla sohbet etmiyorsun, gelişigüzel konuşup, senaryo yazıp kimseyi zan altında bırakmaya hakkın yok.

Hele ki bilim insanını!

Beğenirsin ya da beğenmezsin, sistemini eleştiredebilirsin fakat Eskişehir’de görevini yapan birçok hekimi belgesiz, dayanaksız, gelişigüzel suçlayamazsın.

Hakkın yok.

Üstelik sen de hekimsin.

Halk zaten yoksul.

Sağlık sistemi elbette dört dörtlük değil…

Yoksulluk her geçen gün tavan yapıyor ama bu yapılan açıklama ile halkı devlet hastanesinden iyice korkutuyor, bir nevi gitmeyin çağrısı yapıyorsun.

Sizin bu düşüncesiz demeçleriniz neticesinde merdiven altı sağlık sistemi türerse hiç şaşırmam, inanın.

Böyle bir açıklama olmaz!

Asla kabul etmiyorum!

Sendika genel başkanının diğer yandan bir hekimin bu demeciyle amaçladığı tavrını hiç doğru bulmadığımı özellikle söylüyorum.

Yangına körükle gitmekten başka hiçbir gayesi yok!

Anne ve babaları tedirgin ederek, halkı galeyana getirmeyi amaçlayarak sendikacılık yapılmaz!

Bir kötülüğe başka bir kötülükle yanıt veriyorsun.

Bu mu insanlık?

Dayanaksız bilgilerle halkı paniğe sokmak mı?

Sendika başkanına iki soru sormak istiyorum son olarak…

Birincisi demeç verdiğini unuttu, sohbet ettiği hissine kapılarak, senaryosunu, belgesiz bir şekilde anlattı ya da bir kurum özellikle hedef alınmak istedi?

Hangisi?

Her iki şartta da bu sendika başkanının görevden alınması gerekmiyor mu?

*******************

Kuantum Özge der ki:

“Herkesi karşına al, Özge’yi alma, evren çarpar.”