Kent modası diye bir şey var!
Her dönem yeni bir adet çıkarıyorlar.
Bu sezonun yeni modası ne mi?
Vekil anne seçiyorlar!
Neye göre, kime göre seçtikleri belli değil!
Birisi kuyuya taş atıyor, hooooppp bir bakmışsınız bir süre sonra siz de inanıyorsunuz söylenenlere…
Mühim değil!
Bende her şeye muhalifim ya!
Düşündüm, taşındım, kentin annesi var da babası neden olmasın dedim?
Ve izninizle şehrin babasını Kazım Kurt olarak atadım.
He ya,  ben!
Siz atarsınız da ben atayamaz mıyım kardeşim?
Benim neyim eksik?
Bir gün de ben bir atama yapayım çok mu?
Allah allah!
Peki, neden atadım?
Düşüncelerini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz her yerde var Kurt…
Çoğu zaman eleştirseniz de bir çabası var.
Çaba var ki eleştiri var!
Eeee şehirdeki en ulaşılır kişilerin başında da o geliyor!
Vekile ulaşmak için kırk danışman engelini geçmen gerekir ancak Kazım Kurt’u telefondan ara taak açar. 

Yanıtsız bırakmaz.
Fırça yeme ihtimalin olsa dahi (olmaz da olduğunu düşün) açar kardeşim!
Babalar hep fırçalar. 
Sonuçta ulaştın!
Milletvekilleri konuşmaz, o illa ki bir şey der. 
Yorum yapmadığı konu yoktur!
Görevi midir, değil midir, ucu açık bir konu ancak babalar da öyle değil mi?
Koruyucu bir kimliğe bürünür, “Bu şehir sahipsiz değil kardeşim” der.
Yumruğunu masaya vurur.
Sinirlenir ama kin tutmaz…
Aynı baba gibi… 
Bazen sert bazen sevecen… 
Bazen de kentte olup biteni en son duyar…
Eeee ne demişler?
En son babalar duyar.
Evladını Eskişehir görür, eee arada kıskançlık yapması da normal!
Kenti kimseyle paylaşamıyor neticede… 
Yani diyeceğim o ki “Babam ve oğlu” filmdeki gibi…
Baba Kazım Kurt ise oğlu da Eskişehir oluyor. 
Son olarak da yüreği yaralı bir baba var karşımızda. 
Onsuz olmuyor, onsuz boşlukta… 
Kardeşim dediği en yakın dostu ve çalışma arkadaşı giderken de tıpkı o filmde olduğu gibi içinden çok ağladı ve söyledi: 
“Kollerimi açeydim böyle iki yena getme deyeydim.” 
 

Kazim Kurt Eskisehir Chp
 
Kuantum Özge der ki:
“Aşk güzel şey.”