Hat boyu aradı.
Millet Bahçesi'ne gitmişsin, "sitemkarım" dedi.
Anlamadım, sorgulamadım.
"Herkes tuhaf bu ara, alınganlığındadır herhalde" diyerek başımdan savdım.
Bir banka oturdum.
Göz gezdirdim etrafa.
Hissedilen huzursuzluğu aldım.
Bazen anlamazsın, hissettim.
Huzursuzluğu "huzurumu" bozdu.
İlgilenmediğimi görünce, kendi kendisine konuştu.
Duydum.
"Kırık döküğüm" dedi.
Anlam veremedim ama yine hissettim.
Düşünsene koca bir park...
Özenerek yapıldı.
Aylar sonra yapıldı.
Ne badireleri atlattı da yapıldı.
Özenerek yapılması üzdü belki de...
Yapılmasa daha iyiydi belki de...
"Karanlığım" derken mecazi değil gerçek söylemiş meğer.
Her yer karanlık...
Park karanlık, bank karanlık, kuşlar karanlık, gökyüzü karanlık....
Çocuklar mutlu değil, insanlar yolunu değiştireli çok zaman oldu.
Kimse mutlu değil anlayacağınız...
Mutluluğun olmadı yerde "huzur" olur mu peki?
Olmadı.
Kendime kızdım.
İnanmadım sitemine...
Gittim ama ön yargılı baktım.
"Kırılmış, dökülmüş" gerçekten...
Her şey kırık ve dökük Hatboyun'da...
Banklar, yollar, duvarlar...
Kalktım, gittim.
Arkamdan seslendi.
Duydum ama dönmedim:
"Gelen, gider. Gidenlere alışkınım"
Sessizce gülümsedim.
*************************
İŞSİZ KALMAYI GÖZE ALABİLİYOR HALK...
Bir arkadaş aradı geçtiğimiz günlerde...
"İşten çıkmak istiyormuş, sen tanıyorsun ilgilileri, rica etsen de beni bir çıkarsalar" dedi.
Baktım, düşüncesinde samimi...
İlettim.
"Size zahmet bir işten çıkarıverin arkadaşı" dedim.
Sonra öğrendim ki tazminatı alabilmek içinmiş.
Eşi kanser, toplu paraya ihtiyacı var.
Vatandaşın ekonomik durumu öylesine ağırlaştı ki...
İşten çıkarılmayı göze alabiliyor halk...
İşsiz kalmayı göze alabiliyor halk...
***********************
Kuantum Özge der ki:
"Hissettiğin her şey doğru."