Özgün sanatçı olmak çok farklı

Anadolu Üniversitesi 31,5 milyon TL tasarruf sağladı Anadolu Üniversitesi 31,5 milyon TL tasarruf sağladı

Değerli hocam, özgün müzik tarzınızla gönüllerde yer edindiğinizi biliyoruz. Sizin pencerenizden özgün müzik nedir anlatır mısınız?

Aslında Türk tarifi yapmak çok zor bir şey. Sanıldığı kadar kolay değil. Ama bizim yaptığımız müzik türüne bence artık yeni bir isim bulma zamanı geldi. Müzik tarihçileri ya da eleştirmenleri bu konuda oturup ciddi ciddi kafa patlatıp bir isim bulabilirler. Çünkü özgün müzik kelimesi aslında bizim yaptığımız müzik türünü tanımlamaya yetmiyor. Özgün kelimesi eskilerin nevi şahsına münhasır dedikleri bir müzik türüdür. Şimdi nevi şahsına münhasır yani her yiğidin bir yoğurt yiyişi var anlamında söylenen bir şey. Kişiye özel, şahsa özel bir şeydir. Şimdi Kırşehir türkülerine bakın mesela Neşet Ertaş ile Muharrem Ertaş. Aynı türküyü okusunlar. Asla baba oğul olduğunu anlamazsınız. Ama TRT'nin repertuarına girdikten sonra ne bileyim işte bizim bu bildiğimiz sanatçılar, piyasada adı geçen sanatçılar iki kişiye aynı türküyü okutun, Kırşehir türküsünü. Hiç akrabalıkları olmasa da kardeş sanırsınız. Aynı okuyorlar çünkü. Bir farklılıkları yok. Birbirlerine benzeyerek okuyorlar, benzeterek okuyorlar. Bu doğru bir şey değil. Özel bir yorumun olması lazım. Neşet Ertaş'ın yorumu özel bir yorumdur mesela. Muharrem Ertaş özel bir yorumcu mesela. Hisarlı Ahmet özel bir tarzı vardır mesela. Elazığlı Enver Demir var mesela. Bunlar kendi tarzlarını en doğru şekilde icra ediyorlar. Dolayısıyla mesela böyle bakarsanız Aşık Veysel en özgün sanatçıydı, Neşet Ertaş en özgün sanatçıydı. Hisarlı Ahmet en özgün sanatçı. Özgün sanatçı olmak başka bir şey. Öyle bir çalıp söyleyeceksin ki kimse senin gibi çalıp söyleyemeyecek. Taklitlerin olur.

Whatsapp Görsel 2025 01 23 Saat 09.33.54 264B590A

Geç doğan uzun yaşıyor

Zaman zaman sahne aldığınız yerlerde size olan ilgi hiç azalmadığı gibi sürekli artıyor. Sizin seyircinizle aranızda özel bir bağ olduğunu anlıyoruz. Elit bir izleyici kesimine sahipsiniz bunu neye borçlusunuz?

Vallahi ben de onu bilmiyorum. Sadece şunu biliyorum, sahneye çıkmadan önce en az iki saat üç saat prova yapıyorum. İşimi temiz yapıyorum, doğru yapıyorum. Konser vereceğim şehre bir gün önceden gelip dinleniyorum. Elimden geldiği kadar. Aksilikler, bugün siz de bir aksiliğe tanık oldunuz. Bazı aksilikler var. Bu aksiliklerin içinde bir de yoldan yeni geldiğimi düşünün. Bakın ne olur yani. Kaldıramazsınız. O yüzden konser vereceğim şehre bir gün öncesinden gelip dinlenmeye çalışıyorum. O da tabii sahnenin performansını arttırıyor. Dinleyici de bestelerin sıcaklığı, ortamın sıcaklığı hepsi üst üste gelince seyirciyle aramızda böyle bir diyalog oluşuyor. Hayat böyle bir şey. Kiminde artarsınız kimin de azalırsınız. Bu böyle. Sanat da biraz böyle bir şey. Bizim işimiz bambaşka. Bizde bir türkü bir eser üretene kadar zaten canın çıkıyor. Onu yerleştirene, insanlara sevdirene kadar beş yıl on yıl geçiyor. Kolay değil. Yani geç doğan uzun yaşıyor öyle diyelim. Geç doğan, zor doğan uzun yaşıyor. Erken doğan da pıtır pıtır kaybolup gidiyor.

Whatsapp Görsel 2025 01 23 Saat 09.33.54 5Da8Efb2

Sanat ile hayat iç içe

Sizce özgün müzik ile hayat arasında nasıl bir ilişki var? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Aslında bunu biraz genelleştirebiliriz. Özgün müzik sadece özgün müzik değil de sanat ile hayat arasında nasıl bir ilişki var? Bu sorunun böyle sorulması daha yerinde olur diye düşünüyorum. Şimdi sanat ile hayat bence birbirini etkileyen, birbirine yön veren, birbirine şekil veren iki ayrı alan. Ama bu ayrılıklarına rağmen birbirinin içinde. Sanatın içinde hayat var, hayatın içinde sanat var. Hayat sanatı geliştiriyor. Sanat hayata yön veriyor. Belki de gelişmiş bazı sanat ürünlerini ya da kültür içeriklerini üretmenin yolu hayatla direkt temastan geçiyor öyle diyeyim. Hani hayatta kurduğunuz temasla ancak yeni eserler üretebiliyorsunuz. Yani bir tablo yapabiliyorsunuz ya da heykel yapabiliyorsunuz. Yeni bir şarkı yapabiliyorsunuz. Ya da bir roman yazabiliyorsunuz. İşte bu hayatla temasınızla olacak bir şey. Hayatla temas etmezseniz başarılı olma şansınız var tabii ama çok düşük. Yani Nedir o? Sürreal şeyler yaparsınız. Olağanüstü masallar, hiç olmayacak şeyleri insanların zihnine ne bileyim işte kabul edilebilir seviyede verirsiniz. Eski masallarda var mesela. 'Nohut Ali' diye bir şey. Yani 'Nohut Ali' diye bir gerçeklik olabilir mi? Hayır ama onu dinlemek insana zevk veriyor. Çünkü hayatın kendi ilkelerini anlatıyor bence masallar. Bir de böyle bir şey var. Sanatın her yanında böyle bir şey var. Yani resimde, heykelde, müzikte. Hayatla sanat arasında birbirini güçlendiren, birbirine yön veren, birbirine kuvvet veren, birbirine ilham veren, değer veren iki şey var bence. 

Whatsapp Görsel 2025 01 23 Saat 09.33.54 2E1320Af

Nezaketli şehir Eskişehir

Sizin bir de eğitimci yanınız var. Bir eğitimci olarak Eskişehir’de bir dönem görev yaptığınızı biliyoruz. Eskişehir deyince aklınıza neler geliyor? Eskişehir’in sizin hayatınızdaki yeri nedir?

Eskişehir işin doğrusu tipik ortalama bir İç Anadolu şehriydi. O kimliğinden sıyrıldı. Bambaşka bir şehir oldu. Gelişti, gerçek bir kent oldu. Hatta birçok yönüyle Ankara'yla yarışır hale bile geldi diyebilirim. Bu çok gurur verici bir şey. Bir kentin sakinleri için, mesken tutanları için, turistleri için, gelenleri için çok önemli bir şey. Yani bir insanın bir şehre gittiğinde mutlu olması güzel bir şey. Ben bugün mesela bir şey gördüm. Hiç olmayacak yerde Türkiye'nin birçok yerinde rastlamayacağımız bir şey. Yaya kavşakta belirir belirmez öndeki şoför durdu. Bu Avrupai bir davranış yani. Böyle şeyler insanı mutlu ediyor. Ne güzel. Nezaket oluşmuş diyorsun. Yani bir kent nezaketi oluşmuş. Bir de bugün bir slogan gördüm. Hangi dönemden kalmış, ne yapmış, kim yapmış onu da bilmiyorum. 'Şehir Paylaşmaktır' diye bir slogan. Gerçekten çok güzel. Sadece şehir değil, apartman hayatı da böyle. Yani bir apartmanda oturuyorsunuz. Mutlu olmanız üst komşunuza bağlı. Biraz da altta oturan komşunuza bağlı. İşte bir kentte mutlu olacaksanız oradaki taksi şoförlerinin nezaketli olması, kültürlü olması güzel bir şey. Bu anlamda Eskişehir'de çok ciddi değişikliklere tanık oldum. Çünkü eski halini de biliyorum. Gidip geldiğim zamanlar oldu öğretmen olarak. Sevdim Eskişehir'i ya. Yani sevmemek için bir sebep yok. Hatta bazı sanatçı arkadaşlar acaba gidip yerleşecek mi oraya diye konuşuyorlar. Duyuyorum yani. O kadar keyif verici bir kent oldu. Emeği geçen kim varsa, çalışanından bunu organize eden en büyük, en tepedeki siyasi politik şahsiyetlere kadar hepsine çok çok teşekkür ediyoruz. Eskişehir'i bu kadar güzelleştirdikleri için. 

Nurettin
 

Muhabir: Tuğba AKTAY