Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Oğuzhan Özen kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1969 yılında Ankara’da doğdum ama babam o dönemlerde doğum yerimi kendi memleketini yazdırmış Tufanbeyli, Adana. İlköğretim, ortaöğretim ve lise eğitimimi Ankara’da tamamladım. Ankara Atatürk Lisesi’nden 1986’da mezun oldum. 1987 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basım ve Yayımcılık bölümünü kazandım. 1 dönem hazırlık 4 yılda lisans eğitimi aldım bu eğitimi 1992-1993 döneminde tamamladım. Akabinde öğretim elemanı olarak Anadolu Üniversitesi’nde kaldım. O dönemde rektörümüz Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’di. Daha sonra rektörlük görevinden ayrıldıktan sonra onun asistanlığını yaptım. İletişim Bilimleri Enstitüsü’nü kurduk. İletişim Bilimleri Enstitüsü’nde beraber çalıştık. 1999 yılında yerel yönetim seçimlerinden Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına adaylığını koyduğunda Yılmaz hocayla birlikte seçimi kazanarak Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne üniversite kanununun 38. maddesi gereğince Başkanlık Danışmanı olarak görev yapmaya başladım. 2014 yılına kadar bu görevim devam etti. 2014 yılında kadromla Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne geçtim ve genel sekreter yardımcısı olarak göreve başladım. 2021 yılına kadar bu görevdeydim Büyükşehir Belediyesi’nde çeşitli projelerde de çalıştım. 2021 yılında ise Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürümüz yaş haddinden emekli olduktan sonra başkanımız bu görevi tevdi etti ve 2021 Ocak ayından itibaren bu görevi yürütüyorum.

24 saat kesintisiz su sağlıyoruz

ESKİ’nin sorumluluk alanları ve bu zamana kadar yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Zaman zaman Eskişehir’de ki su ücretlerinin pahalılığından şikâyet ediliyor, bu konuda ne söylemek istersiniz?

Eskişehir Su ve Kanalizasyon İdaresi 2560 sayılı kanuna tabii yani kamuoyunda İSKİ Kanunu diye bilinir. Bu İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi kanunudur. Diğer Büyükşehir Belediyelerinde Su ve Kanalizasyon İdareleri kurulurken bu kanuna tabii olarak kurulmuşlar. Şu anda 30 tane Büyükşehir Belediyesi, 30 tane Su ve Kanalizasyon İdaresi var bizde bu kanuna tabii olarak bulunduğumuz bölgedeki sorumluluk alanımızdaki içme ve kullanma suyunun temini, bunun abonelere ulaştırılması ve pis suların abonelerden toplanıp arındırılarak uzaklaştırılması görevlerinden sorumluyuz. Bunun yanı sıra ayrıca belediye kanunundan kaynaklı bir maddeye göre yağmur sularının uzaklaştırılması işiyle de uğraşıyoruz. Maliyeti belediyelerce karşılanmak üzere biz yağmur suyu hatları yapıyoruz, görev alanımız bunlar. Eskişehir Su ve Kanalizasyon İdaresi 2014 yılına kadar Eskişehir kent merkezinden sorumluydu yani yaklaşık 1750 kilometre karelik bir alan. Tepebaşı ve Odunpazarı ilçelerimizin sınırlarını düşünün sadece buralara hizmet götürüyordu. 2014 yılından itibaren ise Bütünşehir Yasası ile birlikte 12 tane kırsal ilçede bizim görev alanımıza geçti. Doğal olarak görev alanımız 13 bin 600 kilometre kareye çıktı yani yaklaşık 8 kat arttı. Şu anda merkez ilçelerimizde dâhil 14 ilçe, 540 tane resmi olarak da mahallemiz görev alanlarımız içinde. 24 saat kesintisiz su vermeye çalışıyoruz ve merkezde en övündüğümüz nokta bu, lokal kesintiler hariç 365 gün kesintisiz su hizmeti veriyoruz. Bugüne kadar uzun süre bir kesinti yapmadık inşallah Allah o günleri de göstermesin. Benim yaşımda olan kişiler tarihten hatırlayacaktır 3 gün, 5 gün, 10 gün suların gelmediği oluyordu. Tabi arıza durumlarında 2-3 saat kesinti yaptığımız oluyor. Bunun haricinde su verme hizmetimiz 365 gün 24 saat devam ediyor, görevimizi düzgünce yerine getirmeye çalışıyoruz. Su fiyatları konusunda, bu sadece Eskişehir’de değil Türkiye’de olan bir polemik konusu. Bizler kanuna tabii kuruluşlarız yani bizim bağlı bulunduğumuz bir kanun var. Bu kanun diyor ki ürettiğiniz her türlü hizmeti maliyetlendirmek zorundasınız, maliyetinizin altında asla hizmet yapamazsınız. Bu maliyet bölgelere göre şehirlere göre değişiyor. O şehrin su varlığı, o şehrin su yapısı, suyun kalitesi, o şehrin coğrafyası her türlü maliyeti etkiler. Bunların hepsi maliyet kalemleridir aslında, öyle bir nokta vardır ki suyu yukarı koddan alırsınız aşağı koda verirsiniz herhangi bir enerji maliyeti yoktur cazibesiyle akar gider. Öyle şehir vardır ki suyu aşağı koddan alır yukarı koda basmak zorundadır çünkü coğrafyası ancak ona müsaittir enerji maliyetini siz hesap edin yani aşağı koddan yukarı koda sürekli 24 saat boyunca pompalar çalışıyor. Kimi yerdir vardır ki bizdeki gibi su varlığı olsa bile kalitesi, 3’üncü sınıftır yani kalitesiz sudur. Kimi şehirler var 1’inci kalite su doğrudan kaynaktan alırlar direkt klorlama ile şehirlere verirler herhangi bir arıtma ve enerji maliyetleri yoktur, sadece klor maliyetleri vardır. Bu arada konu açılmışken onu da söyleyeyim, Sağlık Bakanlığı’nın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün içme ve kullanma suyunu bir şebeke hattına veriyorsanız klorlama zorunluluğu vardır bu da tabi lezzeti etkiler. Klor, lezzeti yok eder fakat sağlık açısından başka bir dezenfeksiyon imkânı olmadığı için klor kullanılıyor. Maliyetlere gelince Eskişehir’de biliyorsunuz Porsuk Barajı var. Suyumuzu Porsuk’tan alırız ve pompalarla arıtma merkezimize naklini sağlarız çünkü coğrafi olarak Porsuk Nehri alt koddadır arıtma tesislerimiz üst koddadır. Orada bir enerji maliyeti alırsınız, Porsuk’un su kalitesi belli 60-70 yıllık bir barajdan bahsediyoruz ve bir şehirden gelerek toplanıyor. Kirliliğini, kirletici unsurları, sanayiyi, tarımsal kirlenmeyi ve insani kirlenmeyi düşünün. Bu suyu alıyorsunuz İnsani Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliği parametrelerine uygun hale getiriyorsunuz.

Ülke olarak su fakiri bir konumdayız

Su, Türkiye’de çok kıymetli bir unsur haline gelmeye başladı çünkü su fakiri bir ülkeyiz, Eskişehir tamamen su fakiri bir şehir. Normalde 1000 metre küplük olması gerekirken nüfus başına 600-650 metre küplük bir su varlığına sahip bir şehirdeyiz. Doğal olarak suyun maliyeti çok ciddi noktalara ulaşıyor. İlçelerde 10 kilometreden su taşımak zorunda kalıyorsunuz üretim hakları kurmak zorunda kalıyorsunuz. Böyle olunca suya erişim maliyetiniz artıyor biz maliyeti neyse ortaya koyuyoruz ona göre fiyatlandırma yapıyoruz. Türkiye ekonomisi zaten ortada enflasyonist bir ortamdayız sadece su ve kanalizasyon hizmeti yapıyoruz, su faturalarından topladığımız ücretlerle, İller Bankası payımızla o altyapı çalışmalarını yapıyoruz. Bu hizmetleri aslında tekrardan vatandaşa döndürüyoruz.

Yarın eyvah dememek için tedbirler alınmalı

Ülkemizde ve dünyada su kaynakları giderek azalıyor, Eskişehir’in en önemli su kaynağı da Porsuk Barajı. Baraj dışında yeni su kaynakları arayışında olunduğu biliniyor. Bu konuda yeni arayışlarınız nelerdir, Eskişehirlilere su kullanımı hakkında neler söylemek istersiniz?

Lastiklerinizi değiştirmek için sayılı günler kaldı Lastiklerinizi değiştirmek için sayılı günler kaldı

Eskişehir şanssız illerden bir tanesi, 1940’larda yer altı sondajları varmış daha sonra kirlilik yüzünden bırakılmış ve Porsuk Barajı tek kaynak olarak kalmış. Şu anda yaklaşık 900 bin nüfusa su veren bir barajdan bahsediyoruz. Bu baraj sadece içme ve kullanma suyu için kullanılan bir baraj değil ortak kullanımlı bir baraj yani tarımsal sulamaya da buradan su veriliyor. Coğrafya ve iklim değişikliği dediğimiz süreçte barajımız da etkileniyor, yeterince yağış alınmıyor, yağmurlar önümüzde ki senelerde ne duruma gelecek bilmiyoruz kar yağışı da giderek azaldı. Porsuk Barajı şu anda tek su kaynağımız fakat kirli bir su kaynağı çünkü yılların birikimi var. Sanayi atıkları yıllarca kirletmiş mesela Kütahya Organize Sanayi çok ciddi bir kirlilik yaratmış. Akademisyenlerin tabiriyle artık ölmüş bir su kitlesinden bahsediyoruz. Biz tabi bu konuda da duyarlı olup her su kaynağı çok kıymetlidir diyerek ve o su varlığını en iyi şekilde gelecek nesillere aktarmak için koruma planları hazırlıyoruz. İklim krizinden dolayı Porsuk Barajı ve Porsuk Havzası su varlığı yönünden çok ciddi bir tehdit altında. İklim krizi her şeyi etkiliyor. En son Çifteler’de yaşadığımız obruk vakası daha önceden Sivrihisar kırsalında görmüştük. Konya Ovası zaten tamamen obruklarla kaplı bir ova oldu. O yüzden su varlıklarını çok iyi korumak, suyu çok iyi değerlendirmek çok iyi bir şekilde planlama yapmak zorundayız. Bu sadece bizim kurumumuzun da görevi değil. Burada üst akıl oluşturmak zorundayız. Devlet Su İşleri, Tarım Bakanlığımız, Tarım İl Müdürlüğümüz, Valiliğimiz, ilgili kuruluşlar, akademisyenler, Su ve Kanalizasyon İdareleri, Belediyeler ortak akıl süreci başlatmak zorundalar. Yarın eyvah dememek için bugünden tedbirler alınması lazım. Hem kirlilik oranları artıyor hem de su varlıklarını besleyen kaynaklar azalıyor. Kar yağışı bölgemizde çok ciddi sıkıntılar doğurmaya başladı bunu Kalabak suyunda bile izliyoruz, debilerimiz düşmeye başladı. Suyun en önemli kaynaklarından biri kar. Temiz suya ulaşmak günden güne zorlaşıyor zaten temiz su kaynakları dünya genelinde ciddi sinyaller veriyor. O yüzden bugünden itibaren projelere ağırlık vermek zorundayız ki bunlardan birini de başlattık biz. Çifteler’den doğan Sakarya Nehri’nde ki su varlığının Eskişehir’e alternatif olarak hatta öncelikli olarak getirilmesi yönünde DSİ ile protokolümüzü imzaladık. Porsuk Barajı yıllardır kullanıyor herhangi bir sorunda alternatifiniz yok. 24 saat içerisinde 800-900 bin kişinin su ihtiyacını düşünün ki bu da günlere uzadığı zaman çok büyük sıkıntılar çıkar o yüzden alternatifli gitmek zorundayız. DSİ’de planlama ihalesini yaptı bitirdi planlamadan çıkacak sonuç raporlarını bekliyoruz şu an. Son 3 yıldır çok ciddi tedbirler aldık. Daha önce ki yıllarda hiç debi hesaplaması yapılmadan barajdan su bırakılması yapılmış. 6 aylık tarımsal sulama sezonunda 80-100 milyon metre küpleri bulan dönemler olmuş. Biz bunu 3 yıl öne Vali Beyin başkanlığında bir protokol yaptık ve tarımsal sulamaya kota koyduk, 30 milyon metre küple sınırladık. O dönemler içerisinde içme suyuna kota koyduk ve bu 3 yıllık uygulamalarımız bize şu sonuçları verdi; tedbir alırsanız ve bu tedbiri ciddi şekilde uygularsanız bazı işleri başarabiliyorsunuz. Besleme kaynakları dediğimiz yan dereler verimli değil, kar yağışı yok ve buna rağmen baraj seviyemiz bu sezon sulama sezonunu yüzde 41 seviyesinde kapattı ki geçtiğimiz sezon yüzde 32 seviyesindeydi. Eldekinin kıymetini bilmeye çalışıyoruz. O yüzden Porsuk Havzasını koruma planları yapıyoruz. Kırsal kesimde çok büyük sıkıntılar yaşamaya başladık mesela Seyitgazi’de bor madeni, Beylikova’da toryumun yarattığı kirlilikle temiz suya ulaşmamız zorlaşıyor. Su varlıklarının doğru yönetilmesi için üst akıl oluşturmamız lazım bu aslında topyekûn bir mücadele. Bu konuda ben elimden gelen ne varsa yaparım Büyükşehir Belediye Başkanımız Ayşe Ünlüce bu konuda çok hassas ve çok duyarlı ve ne gerekiyorsa yapın diyor çünkü su olmazsa hayat olmaz.

İlker GÖKCE

Kaynak: 2Eylül Haber