Altın madeni projesinin öncelikle Atalan ve Tekke bölgelerini, Mihalgazi’nin üzerinde yer alan alanları ve Mayıslar ve Taştepe olarak adlandırılan dağlık bölgeyi kapsadığını ifade eden Güler, “Ülkemizin yeraltı zenginliklerinin gün yüzüne çıkarılması elbette güzel bir şey. Bugün, tüm dünyada değerli madenlerin ve diğer endüstriyel kaynakların çıkarılması, ülkelerin gelişmesi açısından olumlu adımlar olarak görülmektedir fakat altın madenciliği ile ilgili olarak son zamanlarda yaşanan kazaları ve facia boyutundaki olayları göz önünde bulundurduğumuzda, burada en önemli unsurun etkili bir denetim mekanizmasının devrede olması gerektiğini görüyoruz. Altın madenleri genellikle siyanürle ayrıştırılmaktadır. Altının bir tonda 4 ila 8 gram arasında bulunduğu ve rantabl kabul edildiği bilinmektedir. Bu da, bir ton hafriyat içindeki 4 ila 8 gram altının siyanür havuzlarında ayrıştırılmasıyla yapılmaktadır” dedi.
Güler, sözlerine şöyle devam etti:
“Sarıcakaya, Mihalgazi ve Söğüt’e kadar uzanan bu mikroklima iklimine sahip bölge, Antalya iklimine benzer bir yapıya sahiptir ve örtü altı tarım açısından son derece verimli topraklara sahiptir. Bu bölge, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerin tarım ürünlerinin %15 ila %20’sini karşılamaktadır. Ancak bu verimli topraklarda altın madeni çalışmaları yapılması, tarımsal üretime ciddi şekilde zarar verecektir. Bu durum, bölgede yaşayan yüzlerce aileyi olumsuz etkileyecek ve büyük şehirlerdeki tarımsal girdileri de azaltacaktır. Bu nedenle, altın madeninin çıkarılmasının çok dikkatli bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu madenlerden devletin aldığı payın düşük seviyelerde olduğunu görmekteyiz. Resmi Gazete'de yayımlandığı üzere, devlet bu madenlerden %4 ila %14 arasında pay almaktadır. Başlangıçta bu oran %2 gibi çok düşük bir seviyedeydi. Şu anda bile devletin aldığı pay toplam madenin %8’ini geçmiyor. Projenin yürütücüsü olarak, özellikle Cengiz Holding'in adı geçmektedir. Ancak bu tür projelerde doğa katliamına göz yummak mümkün değildir. Binlerce ağacın kesileceği ve yağmurla birlikte asit yağmurlarının tarımsal alanları etkileyerek Mihalgazi ve Söğüt'e kadar olan mikroklima alanlarını kullanılmaz hale getireceği endişesini taşıyoruz. Altın madenlerinin yeryüzüne çıkarılması, ülkemiz açısından bir zenginlik kaynağı olabilir. Ancak tarıma vereceği zarar da göz ardı edilemez. Biz, bu sürecin çok dikkatli bir şekilde yürütülmesi gerektiğini savunuyoruz. Tarım ve doğa dengesi korunmadığı sürece bu tür projeler, ülkemize uzun vadede ciddi zararlar verebilir.”