Yazmaya devam edeceğim
Sizi tanıyabilir miyiz? Seda Dülger Kuyucakoğlu kimdir, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Seda Dülger Kuyucakoğlu. Öğretmenlik yapıyorum. Edebiyat öğretmeniyim. Evliyim ve bir çocuğum var. İkinci kitabımı yazdım. İlki 'Türk Filmi Tadında Şiirler'di. İkincisi de 'Dora'nın Merdivenleri.' Yazmaya da devam etmeyi düşünüyorum.
'Dora'nın Merdivenleri' adlı kitabınızın içeriği nedir? Bu kitapta asıl vermek istediğiniz mesaj nedir?
Dora ismi Yunanca "Dor" kökünden türemiş. Bir hediyeyi simgeler, bazen "Tanrı'nın hediyesi" anlamına gelir. "Dora" ismi taşıyan kişiler genellikle güçlü ve kararlı kişilik özellikleri sergiler. Kitabın ana karakterine bu yüzden Dora ismini verdim. Çünkü bu merdivenler, vazgeçmek nedir bilmeyen, cesur ve duygulu kadınların merdivenleri. Bu kitap bilim kurgu kısa romanı. 'Dora' diye bir karakterimiz var, ana karakter. Onun etrafında olaylar dönüyor. Ama gelecekle ilgili. Teknolojiyi de çok fazla içeren, teknolojinin bize ileride neler sunabileceğini gösteren, bir kurgu yapmaya çalıştım. Biraz bazı yerleri fantastik. Biraz da içinde aşk var. Aşkı da araya serpiştirdim.
Hayaller yazıya dönüşüyor
Bize biraz ilk kitabınızdan da bahseder misiniz?
'Türk Filmi Tadında Şiirler' adlı kitabım çok romantikti. Yani o daha duygusal bir kitaptı. Şiir kitabıydı zaten. Birdenbire bir tarz değişikliği oldu tabii ki. Tür değişikliği oldu kitapta. Onu yapmamın sebebi de bilmiyorum evlendikten sonra mı oldu ne oldu? Yani şiir de çok güzel. Hala onu da okuyorum, seviyorum, yazıyorum ama biraz böyle geleceğe ve hayal gücüne yönelik bir şey yazmak istedim daha çok. Bu zaten insanın aklına bir anda geliyor. Yani bu oturup düşünüp de ben şunu şunu yazayım şeklinde olmuyor da kendisi geliyor. Hayal olarak geliyor ve onu zaten yazmadan duramıyorsun. Önce işte küçük notlar alıyorum. Daha sonra bakıyorum bir kitap haline gelmeye başlıyor. Onu zaten engelleyemiyorum. Kendi kendime akıyor yani. Akışa bırakıyorum. Akışa bırakınca da böyle bir bilim kurgu romanı çıktı. Daha uzun olacaktı aslında işin açıkçası. Ama ben bunu iki kitap haline getirmeyi düşündüm. Bu 'Dora'nın Merdivenleri' bir. Bunun devamı var. Zaten okuduğunuzda da bitişinden vs. anlaşılıyor. Asıl gelecek olan kitap bunun ikincisi. Bu giriş gibi bir şey oldu aslında. Yoksa bayağı kalın bir kitap olacaktı. Ben öyle yapmak istemedim. Hani okuyucuyu hem merakının devam etmesi açısından. Hem de uzun kitaplar ne yazık ki günümüzde okunmuyor. Daha kısa daha akılda kalan kitaplar tercih ediliyor. Okuyucuyu çok da sıkmak istemedim. Ama ikincisini yazmayı düşünüyorum.
Belediyelerin desteği çok fazla
Eskişehir'deki belediyeler size yeteri kadar destek veriyorlar mı?
Evet kesinlikle belediyeler bana yeteri kadar destek veriyor. Özellikle Odunpazarı Kent Konseyi, imza günlerimiz olacak. Daha çok kadın yazarlara yönelik bir takım etkinliklerimiz olacak. Eskişehir'de tiyatroya ve sinemaya ilgi oldukça yüksek. Ama kitap, imza ve söyleşilere bu ilgiyi daha da yükseltmek hedefimiz, amacımız. Daha fazla kitleye ulaşmak. Umarım bunu gerçekleştiririz. Çünkü belediyenin bu açıdan bize desteği çok fazla. Bu çok güzel bir şey. Buradan devam etmek istiyoruz açıkçası.
Kadınlar güçlerinin farkına varmalı
Yazmanız konusunda eşiniz sizi destekliyor mu? Kadınlara yazmaları konusunda nasıl tavsiyeler verirsiniz?
Eşim en büyük destekçilerimden. Ailem, annem, babam sağ olsun. En büyük destekçilerimden. Hatta üç yaşındaki oğlum belki hayal gücümü besleyen, genişleten en büyük destekçilerimden. Hepsine çok minnettarım gerçekten. 'Doran'ın Merdivenleri'nin arkasındaki bir cümlemde şöyle bir söz var. 'Öyle ya kadınlar bazen üzülürdü, yorulurdu, sonra ya saçını tarardı, ya rujunu sürerdi. Bir bahane bulurdu aynada kendine bakmak ve gücünü hatırlamak için.' Yani illaki bir bahanemiz var gücümüzü hatırlamak için. Ve yazmak için de her zaman bir bahane bulabiliriz. Çünkü yazmak belki de en iyi terapi şekli. Biz genellikle konuşmayı tercih ediyoruz kadınlar olarak ama yazmak da gerçekten insanı çok rahatlatıyor ve hayal gücünüzü ortaya çıkarıyor. Yapabileceklerinizi ortaya çıkarıyor. O yüzden bununla ilgili Anadolu Üniversitesi öğrencine de 'Yazarlık Atölyesi' oluşturduk. Özellikle kız öğrencilerimizin gelmesini istedim. Onlarla da şimdi çalışmalarımız var, yazarlık üzerine bu şekilde devam edeceğiz. Hani onlarla da bir atölyemiz olacak. Kadınlara ya da erkeklere şöyle bir şey söyleyebilirim. Yazmak içten gelen bir şey zaten. Eğer içimizde böyle bir his uyanıyorsa bunu kesinlikle tutmamalıyız. Hayal gücümüzü kesinlikle kısıtlamamalıyız ve kendimizi televizyonlara, telefonlara vs. hapsederek bu büyük gücümüzü köreltmemeliyiz diye düşünüyorum. Ben mesela çok nadir televizyon izlerim. Evet tabii şimdi telefon, sosyal medya vs. günümüzün gereği onları mecbur kullanıyorum ama onun dışında kitaplardan ya da hayal gücünden kopmak bence çok iyi bir şey değil. Onları her zaman yakalamalıyız. Yani bırakmamalıyız. Bırakmadığımız takdirde de o bizi bütün isteklerimize, hayallerimize ulaştırabilir diye düşünüyorum. Özellikle kadınlar için dediğim gibi kadınlar güçlerinin farkına varmalı. Bunu belki çok iyi bir kitap okuyarak da yapabilirler ya da yazarak da yapabilirler. Ama bunu bırakmamalılar. Yani öğrenmeyi, okumayı ve öğretmeyi özellikle çocuklarımıza. O sevgiye, kitap okuma sevgisini, kitap okuma sevgisini aşılamalıyız. Çünkü gelecek her ne kadar teknoloji ile de gelse teknolojide hayal gücünden ve okumaktan öğrenmekten geçiyor. Yani o yüzden bundan asla vazgeçmemeliyiz diye düşünüyorum. Kitaplarıma her yerden ulaşabilirsiniz.
TUĞBA AKTAY