Ayna bir okul

Öncelikle ayna grubu nerede ve nasıl kuruldu? Ayna deyince siz ne söylemek istersiniz?

AYNA 1996 yılında kuruldu. Nur içinde yatsın sevgili arkadaşımız Cemil Özeren üniversite arkadaşımdır. On altı yaşında da üniversiteye başladığımdan beri tanıştığımız, beraber müzik yaptığımız bir arkadaşımızdı. Sevgili Cemil Özeren, Can Güney, Ayhan Öztopçu, Alper ilk kurduk. Ondan sonrasında da 1996'dan bu yana geçen 28 yıl içerisinde okul gibi. Konser bütün dünyayı dolaştık. AYNA bizim için hala bir okul. Her gittiğimiz yerde bir şeyler öğreniyoruz. Eskişehir'de mesela bugün çok güzel bir şey oldu, hikaye oldu. Yirmi altı yıl evvel Eskişehir'e geldiğinizde küçük çocuklarla bir fotoğraf çektirmişiz. Onlardan birisiyle karşılaştım bugün. Hanım kızımız, o küçücük bebek kocaman bir anne olmuş üç tane evlat yetiştirmiş. Yıllar çabuk geçiyor fakat sevgi, müziğin birleştirdiği kalpler yıllar da geçse bir arada her şehirde aynı güvende mutlulukla bir araya geliyorlar. Eskişehir bizim için önemli bir yer elbette. AYNA ile alakalı daima söylediğim şey, nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. Aynaya baktığınızda gördüğünüz şey sizsinizdir.

Türk Dili'ni çok seviyorum

Albümlerinizin toplumda müthiş bir karşılığı var. Türkiye'nin en eski gruplarından birisiniz. Bunun hem kurucusu hem temsilcisi olarak ne yaptınız da bugün bu durumdasınız?

Sadece samimiyetle ilk başta aynanın bir okul olduğunu söylemiştim ya. Anadolu'yu çok çok iyi algıladık. Yani bütün bölgelerimizi, ülkemizin Anadolu kültürünün çok büyük bir hazine sandığı olduğunu algıladık. Dolayısıyla yaptığımız müzik formu evrensel nitelikler taşıyor ama Anadolu'da filizlenmiş, kökü Anadolu'dan çıkan bir form. Türk dilini çok seviyorum. Şarkı yazarken ya da herhangi bir metin ya da şiircik diyorum kitaplar yazarken Türk dilinin değerini hissetmediğim yani paylaşmaya değer herhangi bir şey olmadığında hiçbir şekilde şarkı olarak kullanmıyoruz. Dolayısıyla o samimiyet tahmin ediyorum karşılığını buluyor müzik severlerde de. Bizde mesela AYNA grubunun hayranı diye bir şey yoktur. AYNA grubunu bilen ya da seven vardır. Hayranlık sıfatını pek sevmiyoruz. AYNA popüler bir grup da değildir. AYNA bir konser grubudur. Tabii ki çok fazla şarkı ürettik şimdiye kadar ama biz konserde toplumla bir arada şarkı söylemeyi seviyoruz. Çok farklı görüşlerin belki sokakta karşılaştığında konuşmayacak insanların beraber söyleyebilecekleri şarkılar yapıyoruz ve ülkemizin en fazla ihtiyaç duyduğu şey birlik beraberlik. Bu konuda çok şanslıyız. Konserlerimizde bütün kutupların bir kalple hep beraber şarkı söyleyebilecekleri bir atmosfer doğuyor. Bu samimiyet bizi çok mutlu ediyor. Ben AYNA grubunun bir üretici, sahne elemanıyım elbette. Bin beş yüzün üzerinde beste yapmışım. Üç tane senfoni yazmışlığım var. Sinema da yaptım. Reklam da müziği de ya da ne bileyim başka şeylerle de uğraştım. Fakat AYNA'nın kendine ait başka bir yapısı var. AYNA'nın içerisinde hem Klasik Türk Musikisi'ni hem Halk Müziği'ni hem de Evrensel Senfoni'ği hissedebilirsiniz. Ama özellikle Türkçe'yi iyi kullanmaya çalışan bir grupuz. Bütün grup arkadaşlarım da aynı şekilde AYNA'da başka bir ruh hali vardır. Bizim bireysel üretimlerimizin çok dışında AYNA'nın kendine ait sözcükle tanımlanmayan ya da yazılı çizili tanımlanmayan bir etiği var. Bu grup bu okul, AYNA okulu içerisinde bu akşam da işte Eskişehir'de de göreceksiniz siz de.

Türkçemizi bütün dünyaya duyurmak istiyoruz

Bugün müzik tarzınızla ilgili gençlerin ilgisini çekmek adına neler yapıyorsunuz?

Ne mutlu bize. Ama biz ilgi çekmeyle alakalı hiçbir şey yapmıyoruz. Biz sadece hakikaten paylaşmaya değer bir şeyler varsa onları paylaşıyoruz. Bunun çocuk olur, genç olur, orta yaş olur, daha ileri yaşlar olabilir. Öyle bir skala ya da bir tanıtım telaşımız hiçbir zaman olmadı. Biz sunuyoruz, insanlar beğenirlerse eşlik ediyorlar. Popüler kültürün şu anda tanıtımla alakalı ya da öyle şöhreti yakalamakla alakalı bir takım başka yolları vardır ama AYNA siz de biliyorsunuz renkli basından uzaktayız. Sadece şarkılarımız var. Tabii ki müzisyenler olarak tek amacımız,sahnede iyi müzik yapmak, stüdyoda iyi bir şeyler üretmek ve topluma böyle birleştirici bir katkı sunmak. Yani gençlere yönelik yaptığımız her şey zaten bütün Türkiye'ye yönelik sadece Türkiye de değil. Dünyada üç yüz, üç yüz elli milyon Türkçe konuşan Türk Dili'nin büyüklüğünü anlatmak için söylüyorum. Bizim ülkemizin nüfusunun dışında üç yüz elli milyon Türkçe konuşan insan var. Güzel Türkçemizi bütün dünyaya duyurmak istiyoruz. Ve bunun yaş sınırı falan yok. Bizim amacımız yediden yetmişe herkesle şarkı söylemek.

Canımı kaybettim

Rahmetli Cemil Özeren'in eksikliğini duyuyor musunuz? Bize biraz Cemil Özeren'den bahseder misiniz?

Yaa eksikliği hissedilmez mi? Bir grup ya da müzik dışında biraz evvel de belirttim. Ben üniversiteye on altı yaşında başladığımda Cemil benim sınıf arkadaşımdı. Benden yaşça birazcık da büyüktü. Ben bir sınıf arkadaşımı, çocukluk arkadaşımı, canımın çok önemli bir kısmını kaybettim. Ama mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Onu daima özlüyoruz. Sahnede tabii ki onsuz bir sahneye çıkmışlığımız yok. O sahnede yanımızdaymış gibi. Bu akşam da eğer konseri izlerseniz onun yazdığı eserleri de okumaya çalışıyoruz. Nur içinde yatsın. Onu çok özlüyoruz elbette.

Atatürk gibi düşünmeliler

Son olarak sizi takip eden genç jenerasyona müzikle ilgili neler söylemek istersiniz?

Müzikte başarı hayır ben müzikte başarı değil. Hayatın ve bütün varoluşun başarılı tanımlanabileceği hali her insanın parmak izi gibi bir ruhu vardır. Hayatlarını gerçekleştirsinler. Çünkü doğum ve ölüm arasındaki sürede bir anlam olması lazım. O anlamı nerede yakalıyorlarsa, neyi seviyorlarsa, sevdikleri işle uğraşsınlar. Ve tabii ki meraktan ve öğrenmekten vazgeçmesinler. Yaş ne olursa olsun insan her gün yeni bir şeyler öğrenebilir. Çağımız artık bilgi çağı. Bunu kabul etmek lazım. Böyle özellikle son yıllardaki gelişmeler bunlara entegre olmalıyız. Eğitim sistemimizdeki eksiklikleri hissediyorum elbette ama bireysel olarak o açığı kapatabiliriz. Yapay zekayı bilmeliler. Anadolu kültürünü çok iyi bilmeliler. Türk dilini çok iyi bilmeliler, bilimin peşinde koşmalılar ve bir de tabii ki Atatürk gibi düşünmeliler. Bakın altını çiziyorum. Atatürkçülük, Kemalizm gibi sıfatların ardından konuşmuyorum. Atatürk'ü bilen, hisseden bir cumhuriyet çocuğu olarak konuşuyorum. Atatürk gibi düşünsünler. Atatürk gibi baksınlar dünyaya. Bu yeterlidir. Başarı için.

TUĞBA AKTAY

Kaynak: Tuğba Aktay