Hasta mobbingi, meslek itibarsızlığı, yetersiz maaşlar ve zor çalışma koşulları nedeniyle artan hekim göçü, ülkede ve Eskişehir’de sağlık sisteminde ciddi bir tehlike ile karşı karşıya bırakıyor.
“YAPILABİLİR NOKTA BIRAKMADILAR”
Hekimlerin iyi hal belgesi alarak yurt dışına göçünü değerlendiren Eskişehir- Bilecik Tabip Odası Başkanı Nazan Aksaray, “Meslektaşlarımız hem yurt dışına göçüyorlar hem yurt içinde de mesleği terk ediyorlar. Hekimlik mesleğini bırakan çok fazla hekim var. Artık yapmıyorlar bu işi. Çünkü yapılabilir noktayı bırakmadılar bize. Bizim mesleki özerkliğimizi, onurumuzu ayaklar altına alan bir sağlık sistemi var. Genç meslektaş adaylarımız daha Tıp Fakültesi birinci sınıftan itibaren bu sağlık ortamını görüyorlar ve seçim bile yapmadan doğrudan yurt dışına gitmeyi tercih ederek o yola doğru yöneliyorlar. Burada Tıp Fakültesi’ni bitirmiş ya da bir uzmanlık alanında iktisat yapmış meslektaşlarımıza zorluyorlar koşullarını. Ama bu onur kırıcı, kabul edilemez çalışma koşullarına dayanmaları zor oluyor. Birçoğu erken yaşta emekli oluyor. Daha mesleğinin verimli olabileceği yaşta. Bir grup zaten erken yaşta zaten mesleği yapmıyor. O da aslında mesleği bırakarak bir şekilde göç etmiş oluyor” dedi.
“ÇOCUK HASTALIKLARINA BİLE BAŞVURULAR AZALDI”
Geçtiğimiz yıl ülkede Türk Tabipler Birliği’nden iyi hal belgesi alan hekim sayısının 2692 olduğunu ifade eden Aksaray, “Bu rakam Eskişehir’de ise 28. 28 doktor iyi hal belgesi aldı. Bu tabi görünür kısım. Onun dışında bir büyük grupta mesleği terk ediyor. Bu çok üzücü bir şey. Bu en çok davalara konu olan, şiddetin konu olduğu alanlar var, o dallarda yaşanıyor. Bazı cerrahi dallarda meslektaşlarımız zorlanıyor. Beyin cerrahisi, kalp damar cerrahisi gibi acil hizmet alanında çalışan hekimler, yoğun bakımlarda çalışan hekimlerde giderek hekim başvuru sayısı azalıyor. Ve bu alanda bazı illerde hekim de bulunamıyor. Giderek de tüm dallara yayılacak. Çocuk Hastalıklarına bile başvurular azaldı. Genel tablo çok net. Türkiye’de hekimlik mesleği hızla sürdürülebilirliğini kaybediyor ve meslektaşlarımız bir çıkış yolu arıyor” diye konuştu.
“ESKİŞEHİR’DE SARI SERUM ÖLÜMÜ YOK”
Sarı serumdan kaynaklı ölümlere de değinen Aksaray, “Son dönemde sıkça duyduğumuz "Sarı Serum" meselesi aslında tıbbi bir tedavi yöntemi değildir. Acil servislerde halk arasında "sarı serum" olarak adlandırılan vitamin içeren sıvılar uygulanabiliyor. Ancak bunun gerçekten gerekli olup olmadığı bir hekimin karar vermesi gereken bir konudur. Daha da tehlikelisi, bazı yerlerde merdiven altı sağlık hizmetleri adı altında bilinçsizce uygulanan tedavilerdir. Hekim dışı kişilerin yaptığı bu uygulamalar, bazen hastaya gerekli değerlendirmeler yapılmadan ilaç verilmesine ve ciddi yan etkilere neden olabilir. Büyük şehirlerde devlet hastanelerinde yoğunluk çok fazla. Özel hastaneler ise ekonomik olarak pahalı olduğu için insanlar farklı yollara başvuruyor. İşverenler ve ekonomik koşullar insanları hasta olsa bile işe gitmeye zorluyor. "Hemen ayağa kalkmalıyım" düşüncesiyle hızlı bir çözüm arayışına giriliyor. Sosyal medya ve kulaktan dolma bilgilerle insanlar sağlıklarına zarar verebilecek yöntemlere yöneliyor. Sarı serum uygulamaları mutlaka doktor kontrolünde yapılmalıdır. Merdiven altı sağlık hizmetlerinden kesinlikle kaçınılmalıdır” ifadelerini kullandı.