Ağbim beni çok hırslandırdı
Müziğe olan tutkunuz ne zaman ve nasıl başladı. Bizlere müzik kariyerinizi kısaca anlatır mısınız?
Aslında baya olduğu için insan düşününce bir anda. İlkokulda beni mandolin kursuna göndermişti annem. Orada böyle müziğin hafif hafif keyfini almaya başladım ama tam değildi. Hani vardır ya ilk zehirlendiğin an. Abim müziğe meraklıydı. Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü'nde okuyordu. Müzisyen abileriyle beraber geliyordu. Metin abi, Metin Özülkü falan geliyordu bizim eve. Onlar tıngırdarken ben bunların yanına giderdim. Beni kovarlardı, abim kovardı. Anne bunu al burdan diye söylenirdi. Abim öyle yaptıkça ben daha da hırslanırdım inadına müzikle ilgilenirdim. Sonra abimin gitarı bana kaldı. O gitarı örselerken falan yavaş yavaş müziği geliştirdim. Charlie Band grubunu dinledim ben, çok fenaydı. Ve İstanbul'da bir takım ortak sevdiğimiz gruplar vardı. Müziğe heves etmek, bir enstrümanı öğrenmek vs. yaz tatillerinde tatil köylerine giderdim, gitar çalardım, harçlığımı kazanırdım. Teoman'la birlikte çalardık. Yazın yolumuz ayrılırdı. O Bodrum'a giderdi. Ben Antalya'ya giderdim. Kışın yine beraber çalardık, söylerdik. O arada aslında bir meslek oluşmuş. Sadece şey değil yani bir meslek oluşuyor. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitirdim. Finans eğitimi gördüm. İş hayatına girdim ama çok mutsuzum. Yani yapamıyorum. Bir şekilde hayat devam ediyor, mevkim güzel, her şey güzel. Ama mutsuzum ben. Şu an genel olarak herkes çok mutsuz, karanlık bir mutsuzluk var. O zaman da ben yaptığım işten çok mutsuzdum. Ve dedim ki hayatta her seçiş bir vazgeçiş. Neyi seçersen onu yaşarsın. Benim ruhum neden mutlu oluyor. Hikaye ne, ben müzisyenim. O zaman müzik yapmam lazım dedim ve istifa ettim. Eve geldim, anne ben istifa ettim dedim. Kadıncağızın gözleri ters V şeklindeydi kaşları. Oğlum o zaman neden işletme okudun falan dedi. Anne ben bir deniyim 1 sene sonra Türkiye'nin en kral şarkıcısı olacağım dedim. 1 sene sonra 'ZOR'u çıkardım işte. 'ZOR'la oldu yani her şey. Ama 'ZOR' benim bir taneciğim. Ondan sonra albümler yaptım. Başlangıç kısmı aslında böyle ondan sonrası tabi devam ediyor. Ama hevesi mandolınle ilkokul birde başlayıp sahne tozunu ikokul birdeki okul müsameresinde orda bir yandan hem müzisyenim hem de Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’de Bilgin rolündeyim, gözlüğüm vardı o zaman.
Samimi ve dürüst müzik yapıyorum
Her kesime hitap eden ve çok beğenilen bir müzik tarzınız var. Bu konuda neler söylemek isterseniz?
Ayrıcalıklı olmasına özen gösterdim. İsmimin başına NEV olarak da Nevzat Doğansoy olarak da. NEV demek, türlü, çeşitli tarz demek. Demek istediğim, ben İstanbul müzisyeniyim. Aslında daha da fazlası. Kendine has olarak, içerik olarak. Bu soru şöyle bir yere bağlanıyor aslında. Ben kendime baktığım zaman kendi söz ve müziklerini yazan, üreten bir müzisyen olarak görüyorum. Ve bazen içeriklerim farklılaşabiliyor. NEV türlü, çeşitli, tarz anlamlarına gelir. NEV benim için önemli bir hediye isim olarak da, logolaştırılması anlamında da. Orada baktığınız zaman da bir gün efkârlı oluyorsun, bir gün hüzünlü oluyorsun. Sadece Pop-Rock merkezinde olmak yerine o merkezi Pop-Rock'ın içerisinde nağmalere de izin verdim. Bu beni diğerlerinden ayırdı ve içeriklerdeki samimiyet, benim müziğim dürüst bir müziktir. Samimi ve dürüst bir müziktir. Biz zaman içerisinde cozutsak bile o cozutmaz yani o aslan gibi duruyor. Çünkü sevgi ve vicdanla iletişim amacıyla, çabasıyla üretilmiş bir müziktir. Tanımlanmak ister, ilişki kurmak ister ve gönülleri okşamak ister, gezer ve şu anda zaten onun karşısında duruyorum. Yıllar geçiyoruz, yaşımız büyüyor ama gittiğim yerlerde işte seninle büyüdük, şarkılarınla büyüyoruz gibi çok tatlı tatlı, güzel göndermeler alıyorum. Çok mutlu oluyorum haliyle. Ayna kendini bilmiyor bazen ama hiç yalnız bırakmıyorlar beni. Ben de alıyorum sadece gitarımla gidiyorum. Korkmadan çıkıyorum. Şarkıları zaten herkes biliyor. Karşılıklı birbirimize bakıp şarkıları söylüyoruz. Ayrıcalık benim niyet ettiklerim var ama niyet ettiklerimin sonuçlarını da görüyorum. Bir de belli bir tarzda sabit kalmayarak, iletişim kurmak amacıyla mesela Alaturca albüm de yaptım, ‘Bir Nev-i Alaturka’, benim için benim kalbimde devrim yaratan bir albüm. Çünkü çok defanslı bir konu. Böyle bir alaturka albüm yapmak her babayiğidin harcı değil rockçı olup da. Ama işte kırdık galiba biraz. Alaturcayı ya da makamsal müzikçi değilim ama orada da birtakım farklı projeler. Yani proje adamıyım ben, projeleri yaparım. Şeyi çok sevmem mesela magazini vs. Ara sıra biz de düşeriz, ister istemez kaçamıyorsun. Bazen hayat da çelme takıyor, kendimiz de kendimize çelme takıyoruz.
Sahnede iken her şey çok güzel
Hayranlarınızla aranızdaki sinerjiyi nasıl sağlıyorsunuz?
Çok layık olamıyorum ben onlara. İnsanlar sosyal medyayı eşeliyorlar falan bir sürü çabalar falan var. Ben biraz tembel teneke ama çok seviyorum yani onlar benim gönlümün aynası. Orada onlarla hemhal olmak. Annemi kaybettim yakın geçmişte. Anneme yıllarca ben baktım. Alzaymır demans hastasıydı. Bir takım şeyler oluyor, o zaman da sağa sola emanet edemiyorsun, kendim baktım. Kendin bakıp, şey yapınca da aslında yapmam gereken bir sürü çabayı es geçtim. İkisini bir beceremiyor insan, aynı anda yürümüyor. Orada bir standart yok. Sahnedeyken her şey çok güzel ama bunun haricinde yapılması ve yapmam gereken bir sürü şey daha var, ben bunu layıkıyla yapamadığımı düşünüyorum. Bana ve sanatıma gönül verenlerle aramızdaki ilişkiler çok güzel boyutta. Bununla ilgili bir sıkıntım yok aslında ama tek çaba bu olmamalı.
Eskişehir çok özel bir kent
Eskişehir'in müziğe ve sanata bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eskişehir benim için candır. Yıllar önce şöyle bir şey söyleyeyim sana, benim çocukluk dönemlerimden itibaren Eskişehir bir üniversite şehriydi aslında. Bizim bir sürü dostumuz, arkadaşımız buradaydı. Benim hayatımın en zevkli konserleri burada geçerdi. Eskişehir'in eskiden çok önemli ve güzel mekânları vardı, hepsinde bir çok kez sahne aldım. Benim en büyük keyfim neydi biliyor musun? Bizim evin oradan trene biniyordum, yataklı tren vardı buraya gelir eğlenir geri İstanbul'a dönerdim. Bu dünyanın en büyük zevkiydi benim için. O tren çok acayip bir deneyimdi. Ve buradaki müzik ve müzik zevki muhteşemdi. Çünkü buraya her yerden insan geliyordu, okumak için. Defalarca ödüller aldım burada. Osmangazi Üniversitesi'nden aldım. Burada çok güzel dostlarım oldu. Eskişehir müthiş bir yer. Burası benim için bir odak noktası. Eskişehir'i çok seviyorum.
TUĞBA AKTAY