Plastik Aşklar oyununu devam ettireceğim
6 yıldır bu oyunu oynuyorsunuz. Salonları sürekli dolduruyorsunuz. Yeni bir tiyatro oyunu projeniz var mı?
Şu an için yok. Çünkü gerçekten bu oyun öylesine sevildi ki ben de oynamaktan çok keyif alıyorum. Gittiği yere kadar götüreceğiz. Ama şöyle söyleyeyim yeni bir projem olsa da bunu devam ettireceğim. Hiç olmazsa ayda bir kere oynayacağım. Bu oyun çok sevildi. Eğer seyirci gelip de beğenirse bir oyunu mutlaka ağız reklamı dediğimiz şey. Bakın bizim mesela basında öyle bir reklamımız yok. Sansasyonel hiçbir şeyimiz yok. Oyunumuzla ilgili hiçbir şey yok. Şu anda televizyon programı yapmıyorum. Ama ağız reklamı dediğimiz şey o kadar önemli ki. Yani seyirci geliyor, memnun kalıyor. Bir başkasına söylüyor. Gittik çok sevdik, çok güzeldi. Bir de tabii uzun yıllardır ben tiyatro yapmıyordum. Beni yeniden tiyatro sahnesinde görmek insanları mutlu etti diye düşünüyorum. Oyun da çok güzel bir oyun. Gerçekten iyi yazılmış bir oyun. Ali Cüneyd Kılcıoğlu yazmış. Genç bir arkadaş ama çok güzel şeylere değiniyor. Kadına dair çok güzel şeyler var oyunda. İnsanlar keyifli izliyorlar. Onlar keyifli izledikçe biz de keyifle oynuyoruz.
İlkleri Eskişehir'de tercih ederiz
Türkiye'nin birçok şehrine gidip oynadınız. Sizi en çok memnun eden seyirciyi hangi şehirde yakaladınız?
Şimdi şöyle söyleyeyim, yıllardır bizim bir ölçümüz vardır. Bir kere üniversite olan şehirlerde genelde reaksiyonlar çok daha yüksek ve güzeldir. Biz de bunu yıllardır mesela takmışızdır. İlk oynayacağımız bir oyunu Eskişehir'de oynamayı tercih ederiz. Çünkü Eskişehir'in seyircisi çok güzeldir. Eskişehir, Adana, Ankara, İzmir, İstanbul. Bunlar tabii çok iyi ama bunların yanı sıra bir şey söyleyeyim. Demin yolda gelirken söylüyordum. Diyarbakır'da beş kere falan oynadık. Böyle bir seyirci olamaz. Ya bu kadar güzel anlayan, dinleyen doğru yerlerde reaksiyon veren, alkışını doğru yerde kullanan yani gerçekten son zamanlarda Diyarbakır beni çok etkiledi. Ama her gittiğimizde aynı şekilde reaksiyon. Çok önemli bu. Diyarbakır'da, Mardin'de, Antep'te her yerde oynadık. Ama yine diyorum ki içlerinde en çok hepsinde çok güzel, çok doğru reaksiyonlar aldık ama en çok Diyarbakır.
İstanbul hiçbir yere değiştirilmez
İstanbul'da yaşıyorsunuz. Yaşamak istediğiniz şehir neresidir?
Ben İstanbul'da doğmuşum. İstanbul'da büyümüşüm. İstanbul'u çok seviyorum bir kere yani. Dünyada İstanbul kadar güzel bir şehir olduğuna inanmıyorum. Çok da gezdim, gördüm. Ama İstanbul'un yerini hiç bir şey tutamaz. Evet, çok büyük sorunlar var. Ama mega kentlerde daima bunlar olur. İstanbul'un nüfusu çok fazlalaştı. O yüzden tabii bir sürü karmaşa var. Kaos var. Çok farklı yapılarda insanlar var. İstanbul'da yaşamak biraz zor tabii ama biz zorlara alışık bir milletiz zaten. Bunu da güzelce götürebiliyoruz. En büyük sorun tabii trafik sorunu. Trafik sorunu çok yüksek. Ama artık bakıyorum, şimdi Anadolu'da bir yere gidiyoruz, geçen hafta Kıbrıs'ta oynadık. Kıbrıs dersin adada. Nasıl bir trafik var biliyor musun? Dehşete düşersin. Şöyle otelin camından baktım. İnanamıyorum dedim, sanki insanlar İstanbul'da köprüden geçiyor. Öyle bir trafik vardı. Her yer artık çok doldu yani bayağı kalabalıklaştık. Onun olumsuzlukları var tabii ama İstanbul hiçbir yere değiştirilmez. Ama çok zor durumda kaldın. İstanbul'da yaşayamıyorsun. Nerede yaşarsın dersen İzmir.
Gençler, şöhret hırsına kapılmasın
Bu mesleği yapmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Öncelikle bu işi sevmeleri, beğenmeleri gerekir. Son zamanlarda şöyle bir şey oluştu. Eskiden böyle bir şey yoktu. Şimdi tabii televizyonda görüyorlar şöhret olmak, kısa sürede şöhret olmak, tanınmak, iyi para kazanmak. Genelde bu yüzden tercih edebiliyorlar bu işi. Bence gerçekten işi severek, mutfağından başlarlarsa çok daha donanımlı, çok daha iyi şeyler yaparlar. Öncelik sevmek. O mesleği sevmek. Şöhret olmak adına değil. Gerçekten tiyatroyu sevip yapmak ya da sinemayı. Zaten artık hepsi aynı dal, tiyatro da, sinema da, televizyon da, ama tabii tiyatronun yerini hiçbir şey tutamaz. Tiyatro çok farklı bir yer yani. Tiyatro bizim nefes aldığımız yer. Seyirciyle birebir nefes aldığımız yer. Hiçbir zaman ne film setinde, ne televizyonda ne de dizi setinde böyle bir şey yakalayamazsınız. O ayrı bir sihir. Tiyatro ayrı bir sihir. O yüzden öncelikle bu konuda eğitim almalarını tavsiye ederim. Çok oyun seyretsinler. Bir kere yapacağımız en güzel şey çocuklarımızı çocuk tiyatrosundan itibaren başlatıp, tiyatroyla tanıştırmak ve tiyatroyu sevdirmek. Tiyatroyu severseniz zaten her şey yolunda gider. Eğer seyrettiğiniz şeyi anlamaya başlarsınız bakın şey çok önemli. Tiyatro seyircisi olabilmek bile çok önemlidir. Tiyatro seyircisi olabilmek için tiyatroyu bilmek gerekir. O yüzden tavsiye ediyorum. İyi bir eğitim alsınlar, araştırsınlar, seyretsinler. Kendilerini geliştirsinler. Ve gerçekten seviyorlarsa bu işi yapsınlar. Şöhret olmak için yapmasınlar. Şöhret gelip geçici bir şeydir. Popülerlik son zamanlarda çok üst düzeyde. Popüler olmaktan ziyade klasik olmayı tercih etmek lazım. Her zaman işini yapabilmelisin. Yaptığın işten keyif almalısın. Hem saygın hem yaygın olmalısın. Bu iki şeyi mutlaka bir arada tutmakta yarar var.
Yılmaz Hoca çok değerli bir insan
Eskişehir’e bir çok kez geldiniz. Eskişehir’in sanata ve kültüre bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eskişehir bu konuda yani yıllardır böyle. Bir de tabii Yılmaz Hoca'nın yaptıklarıyla bambaşka bir hale geldi. O benim çok sevdiğim bir dostum. Çok değerli bir insan. Hakikaten Eskişehir'e çok büyük katkısı oldu. Onun gibi yani üç beş kişi daha olsa diyelim. Her şey çok daha farklı olur herhalde.
TUĞBA AKTAY