ÇÖZÜM ÜRETMEK İSTİYORLAR
Eskişehir’de ömrünü doldurmuş ve depremsellik açısından riskli olan iş merkezlerinin mevcut olduğunu aktaran İl Başkanı Fesih Bingöl, “Bunlardan bir örnek vereyim. Bir iş merkezi var. Burada benim de 20 metrekarelik bir ofisim var. Bir şekilde bana intikal etti. Bina, kentsel dönüşüme girmek zorunda çünkü ömrünü doldurmuş durumda. Ancak maalesef içeride 300’den fazla küçük dükkân bulunuyor ve insanlar bir araya gelip çözüm üretmek istemiyorlar. Orada içkili restoran olduğu için bina yıkılıp yeniden yapıldığında, yeni binada içkili restoran ruhsatı alma imkânı yok. Bu da mülkiyet sahiplerinin kentsel dönüşme sıcak bakmamasına sebep oluyor. Dolayısıyla böyle bir dönüşüm sürecine, insan hayatını bile önemsemeden direnç gösteriliyor. Oysa bina 50 yaşın üzerinde ve çok eski bir bina” dedi.
“BİRÇOK İŞ MERKEZİ RİSKLİ BİNALAR KATEGORİSİNDE DEĞERLENDİRİLMELİ”
İmar barışı yasası çıktığında bu tür binaların da tespit edilerek envanterinin çıkarılması gerektiğini kaydeden Bingöl, “Ancak böyle bir çalışma yapılmadı. Bu yüzden ısrarla söylüyorum. Eskişehir’deki birçok iş merkezi, riskli binalar kategorisinde değerlendirilmeli. Bu işin çözümünde önce irade ortaya koymak gerekiyor. Öncelikle bu tür binaların tespit edilmesi lazım. Ancak vatandaş korkuyor. Çünkü binanın riskli olduğu tespit edilirse, tahliye süreci başlıyor. Kanuna göre 60+30 gün içinde binayı boşaltmak gerekiyor. İnsanlar da “Ben risk tespiti yaptırırsam, binam riskli çıkarsa zorla çıkartılmayayım. Bana makul bir süre tanınsın ki dönüşüm yapabileyim.” diyor. Ancak mevcut sistemde, bir firma risk tespit raporunu hazırladığı anda, ilgili belediyeye ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bildirmek zorunda. Vatandaş da bunu bildiği için “90 günde burayı tahliye edemem, yıkamam. Gelir kaybederim.” diyerek risk tespiti yaptırmaktan kaçınıyor” şeklinde konuştu.
“PORSUK ÇAYI ETRAFINA YENİ İŞ MERKEZLERİ YAPILIYOR”
Bingöl, sözlerine şöyle devam etti: “Ben diyorum ki: Evet, 60+30 günlük süre olabilir ama vatandaşa makul bir süre tanınmalı ve devlet bu dönüşüm sürecine destek vermelidir. Bu destek nasıl olabilir? Örneğin, bizim partimizin olduğu bina da riskli bir bina. Hamamyolu caddesi üzerindeki bina. Bu konuda girişimde bulundum. Burası, Kütahya’da bulunan bir müdürlüğe bağlı bir yapı. Yetkililerle görüştüm, “Bu bina riskli, yenilenmesi lazım.” dedim. Ancak mevcut kattan fazlasının yapılamayacağını söylediler. Porsuk Çayı etrafında yeni iş merkezleri yapılıyor ve yapılmaya devam ediyor. Bu durumu riskli bulanlar var. Ama bir de şöyle bakmak lazım. Eski Otogar’ın olduğu bölgede bir boş alan var. Burası 46 bin metrekarelik bir alan ve burada hem iş merkezi hem de alışveriş merkezi yapılacak. Ben projeyi koordine eden kişiyle görüştüm ve “Bu zemin iyileştirmesi doğru şekilde yapılmalı.” dedim. Çünkü burası riskli bir alan. O bölge, Porsuk’un yatağına çok yakın. İstanbul’dan gelen firma daha önce de bu tarz işler yapmış. Burada Eskişehir’e örnek olabilecek bir zemin iyileştirme çalışması gerçekleştirilecek. Bu tür zeminlerde 40-50 metre derine inerek fore kazık sistemi uyguluyoruz. Su çıkıyor mu? Evet, yerin altında su olabilir ama 40-50 metre derine inildiğinde en sağlam zemine ulaşılıyor ve bina güvenli hale geliyor. Örneğin, biz daha önce de Sivrihisar Caddesi üzerinde benzer bir inşaat yapmıştık. Yerin altına girdikçe su çıkıyordu. Yerin altında 2 kat bodrum var ve halen yanlardan su akıyor. Ancak biz bu suları drene ederek bir kuyu yaptık ve şamandıra sistemiyle fazla suyu tahliye ediyoruz. Dolayısıyla su olması problem değil, yeter ki doğru mühendislik çözümleri uygulansın. Ancak geçmişte yapılan binaların çoğu risk içeriyor. Bu konuda temel çözümler öneriyorum. 60+30 günlük tahliye süresi uzatılmalıdır. İnsanlar bu süreci bilmeli ve tedbir almalıdır. En azından riskli binaların temel güçlendirmesi yapılmalıdır. Özellikle riskli bölgelerde güçlendirme çalışmaları yapılırsa, binalar en azından güvenli hale getirilebilir.”