Yerel seçimler için nerede ise tüm siyasi partilerin adayları saha çalışmalarına başladılar. Seçim irtibat büroları açılıyor, yemekler düzenleniyor, coşkulu karşılamalar, uğurlamalar yapılıyor. İnsanlar kendilerince bir kampanya yürütüyorlar. Ancak açık bir şekilde yorum yapmak gerekirse gerek AK Parti’nin, gerek CHP’nin, gerekse diğer partilerin çalışmalarının içinde partililerin büyük bölümünün yer aldığını biliyoruz, ancak bu görüntülerin içinde sıradan vatandaşları pek görmek mümkün olmuyor. Sonuçta kararı verecek olan sokaktaki vatandaş. Partililerin gözüyle baktığınızda kimse “yoğurdum ekşi” demiyor. Herkes kendi adayını güçlü ve kazanacak isim olarak görüyor. Çünkü bu iş birazda psikolojik bir olay.
Zaman zaman partilerin biraz üst düzey ve siyasetle yakından ilgilenen isimlerinin değişik şekillerde nabız tuttuklarına tanık ediyoruz. Bize bu anlamda sahadan ne gördüğümüz soran insanlar oluyor. Ancak bugüne kadar diğer seçimlerden farklı olarak vatandaşın seçim atmosferine bir katkı yaptığına tanıklık etmedik. Yani vatandaş işin içinde değil.
Vatandaşın beklediği ve ilgilendiği tek şey geçim meselesi. Çünkü vatandaşın çarşı-pazar, market derdi var. Vatandaşın en büyük sorunu geçim konusunda ne yapacağını düşünmekten bitap düşmüş olması. Sıradan bir tas çorbanın 60 TL olduğu, bir simidin 9, bir ekmeğin 8 TL civarında olması vatandaşın kesesini ilgilendiriyor. Et ve süt ürünlerinin zaten yanına yaklaşılamıyor. “Patlıcanın hikayesini” yazdığım günden beri ne telefonlarım susuyor, ne de çarşıda pazarda rahat yürüyebiliyorum. Vatandaşlar “ne olacak bu işin sonu?” diye soruyorlar. “Vallahi ben de bilmiyorum” diye cevaplandırıyorum. Vatandaşa “Seçimler ne olur?” diye bende soruyorum. Aldığımız cevaplar bir hayli ilginç, “Ne seçimi, ben sandığa bile gitmeyi düşünmüyorum. Bizim derdimizi anladığımız kadarıyla sandıkta çözmeyecek. Bu seçimlerde sandığa gitmeyi düşünmüyorum” diye konuşan vatandaşların umutsuzluğunu bizzat tanıklık ediyorum.
Elbette seçimler çok önemli. Halkın iradesini beyan etmesi için sandığa gitmesi şart. Kim hangi partiye kendini yakın hissediyorsa, hangi partinin adayının şehrin ve insanların sorunlarını çözeceğine inanıyorsa gidip o partiye oy verebilmeli. Vermeli de bugünkü şartlarda vatandaşın elindeki en büyük silah isabetli kullanacağı bir oydur.
Gelelim siyasi partilerin seçim atmosferinde yer alan isimlerin yapılan çalışmalardaki gözlemleri ile ilgili edindiğimiz izlenimlere. Her iki mahalleden de insanlar ile konuşuyorum. Her iki mahallenin de üyeleri, bağlıları ve taraftarları yaptığımız gözleme katılıyor. Hatta her iki taraftan da şöyle bir değerlendirme yapılıyor, “Gerçekten henüz bu çalışmaların içine vatandaşımızı çekemedik. Şimdilik kendimizin oluşturduğu kalabalıklar ile işi götürmeye çalışıyoruz. Bu konuda kampanyaları yürütenler umut ediyoruz ki bir çözüm bulurlar.”
Yani anladığımız kadarıyla, siyasi partilerin tabanları da yaşananlar karşısında sorunu nasıl aşacaklarını düşünmeye devam ediyorlar. Partililer umutlarını kampanyaları yürüten ekiplere bağlamış durumdalar. Ancak vatandaşın kırgınlığı doğru tespit edilemez ise hangi kampanyayı yaparsanız yapınız vatandaşın siyasete karşı mesafeli yaklaşımını aşmak mümkün olmaz. Partilerin üyeleriyle de seçimi sonuçlandırmak mümkün olmadığına göre…
Galiba bu seçim dönemi kim ne derse desin vatandaşı sandığa götürmek o kadar kolay olmayacak.