Konuşmasında laiklik yoksa demokrasinin olmayacağını ifade eden Başkan Avcı, fikir ve ifade özgürlüğü ile inanç ve vicdan özgürlüğünün de sıkıntıya düşeceğini aktardı.
“Laiklik sadece “din ve vicdan özgürlüğü güvencesi”, sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” gibi sığ tanımlara sığmayacak kadar geniş anlamlı bir ilkedir” diyen Avcı, sözlerine şöyle devam etti: “Elbette din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir laiklik. Ama bunun ötesinde, insan aklının her türlü dogma, efsane, masal, hurafe gibi bilimsel dayanaktan yoksun safsatalara tutsaklıktan kurtularak özgürleşmesidir aynı zamanda ve bu bilim dışı safsatalarla insanların istismar edilmesi, sömürülmesi, köleleştirilmesi sapkınlığının da panzehiridir. Sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” olarak da tanımlanamaz laiklik. Öyledir elbette, ama bir adım daha giderek, aynı zamanda din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Çünkü laiklik, toplum yaşamını düzenleyen yasaların asla herhangi bir dinsel kurala bağlanmadığı, toplumsal mutabakatla belirlendiği, koşullar değiştiğinde değiştirilebildiği, devlet yetkililerinin de, kurumların, grupların ve bireylerin de kimsenin inanç yahut inançsızlığı ille ilgilenme, sorgulama ve müdahale etme haklarının olmadığı ve bunun da hukuki güvence altında olduğu bir yaşam düzeni demektir. Uluslaşmanın ve ulusal bağımsızlığın da olmazsa olmazıdır laiklik. Birlikte yaşamanın, düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğünün, bilim, sanat ve kültürde yaratıcılığın güvencesidir. Kadın-erkek eşitliğinin, bilimsel eğitimin, emeğin en yüce değer olduğu bilincinin, kısacası uygar insan olmanın da tek yoludur. Bazılarının pek sevip sık kullandığı “Laik olan devlettir, insan laik olmaz” önermesi de boş bir laftan ibarettir. Bu ifade, devleti taş binalar olarak gören, insandan soyutlayan, gerçekle ilgisiz, sakat bir düşünce ürünüdür. Devleti insanlar oluşturur ve laik olmayan insanların görev yaptığı devletin laik olması da kuşkusuz düşünülemez.”