Demokrat Parti Eskişehir İl Başkanı Hüseyin Özcan şu ifadeleri kullandı;
“Aklımda birçok şey var ve kafam durmuyor. Ülkemizde yaşananları gördükçe maalesef umutlarımız kırılıyor. Türkiye'nin en gerçek sorunları göz ardı edilirken, gündem sürekli başka konularla değiştirilmekte. Hepimizi derinden yaralayan ve utandıran bir olay yaşadık. Geleceğimiz olan çocuklarımızın canlarının para uğruna hiçe sayıldığı bir skandal. Ülkemiz öyle bir hale geldi ki artık okul önlerinde uyuşturucu çeteleri, şehirlerde silahlı çeteler, futbolda bahis çeteleri, turizmde arsa çeteleri, sağlıkta ise ölüm çeteleriyle karşı karşıyayız. Bu çeteleri koordine eden daha büyük bir güç var gibi görünüyor. Türkiye ne yazık ki çetelerle anılır hale geldi. Her gün bir çeteye operasyon düzenleniyor ve halk tehdit, şantaj gibi durumlarla karşı karşıya kalıyor. Türkiye'nin demokratik yapısının zayıfladığı, ahlaki sisteminin çöktüğü ve ekonomik sisteminin sürdürülemez olduğu bir ortamda bu acı olayları yaşıyoruz. Bebek ölümleri hakkında söylenecek çok şey var. Ancak bazen söylemek istediğimiz kelimeleri yutmak zorunda kalıyoruz. Nezaketimizi ve duruşumuzu koruma gereği hissediyoruz. Ancak, iktidarda olanların sorumluluğunu hatırlatmak isterim. "Fırat'ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, bunun hesabı bizden sorulur" derler. Ancak bugüne kadar çocukları ölüme terk eden bu çete ile alakalı Cumhurbaşkanı’ndan bu konuda tek bir açıklama duymadık. Cumhurbaşkanı'nın muhtarlarla yaptığı toplantıda birçok konudan bahsedildi ama bu olay ve acılı ailelerle ilgili tek bir kelime edilmedi. Sağlık Bakanı ise "Biz zaten bu olaydan haberdardık" dedi. Geçmişe baktığımızda, şu anki Sağlık Bakanı'nın, bebek katliamlarının yaşandığı dönemde İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü görevinde olduğunu görüyoruz. İçişleri Bakanı da aynı dönemde İstanbul Valisi idi. İki bakan da durumdan haberdar olduklarını, altı aydır olayı takip ettiklerini söylüyor; ancak istifa gibi bir onur mekanizmasını işletmiyorlar. Bu acı sadece 12 bebeğin ve ailelerinin değil, 85 milyonluk bir ülkenin acısıdır. Bugün onlara, yarın ise bize olabilecek bir durumdur. Sağlık Bakanı, bu konuyu daha fazla konuşmanın sağlık sistemine olan güveni zedeleyeceğini söylüyor. Ancak, bizler bu tür olayların karşısında susmamalı ve sessiz kalmamalıyız. Türkiye’nin sağlık sistemi çökmüş durumda. Devasa hastaneler yaptınız, ancak bu hastaneleri şirketlere peşkeş çekerek halkı bu kuruluşlara mahkum ettiniz. Bu sistemdeki çarpıklıkları hepimiz yaşıyoruz ve görüyoruz. Cumhurbaşkanı dünkü toplantıda "Ürdün'den, Lübnan'dan ve Orta Doğu’dan gelecek herkese kapımız açık" dedi. Yaklaşık 2 milyon sığınmacının ülkemize gelme olasılığı konuşulurken, çocuklarımıza yeterince sahip çıkamadığımız ortada. Okullarda çocuklara yemek veremiyor, taşımalı eğitimi sağlayamıyor ve trafik kazalarında çocuklarımızı kaybediyoruz. Yakında bütçe görüşmeleri başlayacak. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi, İçişleri, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Ticaret ve Teknoloji bakanlıklarının bütçelerinden daha yüksek! Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı, bu tür olaylarla ilgili tek bir kelime bile etmedi. Özel hastanelerin mutlaka denetlenmesi gerekiyor. Eskişehir’deki Şehir Hastanesi ve Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde yaşanan idari sıkıntılar göz önüne alınmalıdır. Sağlık Müdürlüğü, yoğun bakım ünitelerinde hasta başına düşen personel sayısını ve bebek ölümleri oranlarını açıklamalıdır. Aksi takdirde halkın sağlık sistemine güveni kalmayacaktır. Eğitim ve sağlık ücretsiz olmalıdır. Ancak bugün, eczanelerde bile muayene sonrası katılım payı ödenmek zorunda kalıyoruz. Sağlık Bakanı ve İçişleri Bakanı’nın istifa etmelidir. Bu olay başka bir ülkede yaşansa, hükümet bile istifa etmek zorunda kalırdı. Ancak bizde, bakanlıkta sadece iki yetkili görevden alındı ve olay kapatılmaya çalışılacak. Yüce Türk milleti, bu olayların takipçisi olacaktır. Artık korkmamalı, susmamalı ve uyanık olmalıyız. Bebeklerimizle, çocuklarımızla sınanmayı kabul etmemeliyiz.”