Bağımlılık bir tür hastalık. Her türlü bağımlılıktan bahsediyorum. Gençlerimizi ve geleceğimizi tehdit eden bağımlılık zincirine son dönemde “teknolojik bağımlılık” terimi de girdi. İnsanların cep telefonu ile tanışmasından kısa süre sonra cep telefonlarının android e dönüşmesi ve her birinin seyyar bilgisayar haline gelmesi toplumsal anlamda teknolojiyi çok çabuk tüketen bir toplum olduğumuz için nerede ise toplumsal bir karabasana dönüşmüş durumda.

Geçtiğimiz aylarda, “İnsanlar çıldırmış olmalı” başlığı ile yazdığım bir yazıda, “Gerçekten değişime o kadar çabuk uyum gösteriyoruz ki şaşırmamak elde değil. Bundan hemen bir kuşak önce yani yaklaşık 20 yıl önce hayatımızda cep telefonu diye bir şey yoktu. Teknolojinin değişimi ve gelişimi hayatımızdaki tercihlerimizi de öylesine çok değiştirdi ki… Sakın sadece bir kuşaktan söz etmiyorum. Orta yaşlılar hatta yaşlılar da bu değişime öylesine kendilerini kaptırdılar ki… İnsanlar çıldırmış gibi cep telefonu ile oynamaktan onunla vakit geçirmekten büyük keyif alıyorlar. Keyif mi alıyorlar daha doğrusu bağımlılık mı yaşıyorlar onu da kestirmek bir hayli zor. Küçük bebekler annelerinden doğduktan kısa bir süre sonra cep telefonu ile tanışıyorlar. Okuma yazma öğrenmeden cep telefonunun tuşlarına basmayı öğreniyorlar.

“Tramvaya-otobüse biniyorsunuz hemen herkes koltuğunda cep telefonu ile oynuyor kimisi okey, kimisi bilgisayar oyunu oynuyor. Yanında insan bayılsa dikkat çekmiyor desem inanır mısınız? Hani derler ya “Dünya yıkılsa umurlarında değil!” tamda bu durumu tarif eden manzaralara rastlıyorsunuz. Hastane koridorlarında aynı hastane olarında da artık bir kare fotoğrafla halini ahvalini insanlara gösterme gayreti içerisindeler. Bir de maziyi hatırlayanlar var. Geçmişte, annesi, babası veya bir yakını ile çekilmiş fotoğrafları sosyal medya üzerinden paylaşıp nostalji yapıyorlar” diye yazmıştım.

Dün ile bugün arasında gerçekten hiçbir fark yok. Özetle teknoloji ile tanışmak ayrı bir dert, teknoloji bağımlısı ayrı bir dert. İnsanlar yemiyor, içmiyor, biriktiriyor, topluyor en modern telefonlarla sokaklarda, parklarda, otobüste, tramvayda, AVM’de ve akla gelmedik yerlerde öyle paylaşımlar yapıyor ki sanırsınız böyle bir hayatı yaşıyor. Daha dün televizyon bağımlığından şikayet ediyorduk. Çünkü sihirli kutunun etkisiyle aile içi iletişimlerimizin bile bozulduğundan şikayet ediyorduk ki, bugün başka bir dünyaya evrildik. Geldiğimiz noktada her geçen gün her birimiz gerçek hayattan kopuyoruz ve sanal bir dünyada yaşadığımızı düşünmeye başlıyoruz. Bu konuyla ilgili olarak uzmanların yapılabilecekler konusunda süratle adım atması şart. Aksi takdirde yarınımız bugünden daha iyi olmayacak.