Hasan Atak kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1974 yılı Ankara doğumluyum. İlkokul, ortaokul lise ve üniversite öğrenimimi Eskişehir’de tamamladım. Makine yüksek mühendisiyim. Hava Kuvvetleri Komutanlığına 1. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü’nde 1997 yılında iş başı yaptım. 1997 yılından beri 27 yıldır Mili Savunma Bakanlığı’nda kamu sektöründe işçilik statüsünde hizmet vermekteyim. Aynı zamanda sendika başkanlığı yapıyorum ama daha öncesinde de Tüketici Dernekleri Federasyonu, Türkiye genelinde genel başkanlığı görevini yürüttüm. Türkiye Reklam Kurulu üyeliği yaptım, Eskişehir Odunpazarı Kent Konseyi’nin kurucu başkanıyım. Aynı zamanda Eskişehir Kent Konseyi’nin de ilk yürütme kurulu görevlerinde yer aldım. Aktif olarak sendikacılık yapıyorum, işçi sendikalarında çalışmalarıma devam ediyorum.
Sesimizi duyuramıyoruz!
Türk Harb-İş olarak Eskişehir’deki sendikal faaliyetleriniz neler?
Sendikacılık gerçekten büyüklerimizin de söylediği gibi çileli ve zor bir iş, aynı zamanda ideali olan insanların yapması gerektiği bir iş. Bizde Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle belki de tarihini en zor dönemlerinden birinde sendikacılık yapıyoruz. Aslında sendikacılığın çok basit bir tanımı var; üyelerinize özlük haklarını ekonomik ve sosyal anlamda korumak, geliştirmek ve var olan hakları da kaybetmemek anlamında mücadele etmek. Tabi üyelerin gelişen imalat ve üretim şekilleriyle birlikte sendikalardan talepleri de farklılaşıyor. O anlamda üyelerimize sürekli olarak hizmet etmeye çalışıyoruz. Ülkemizin geçirdiği sıkıntılar nedeniyle biz üyelerimizin birebirde sorunlarını toplu iş sözleşmesinden, yasalardan kaynaklı bunları korumaya çalışıyoruz bunlarla ilgili yasaların bize vermiş olduğu yetkiler çerçevesinde bir takım girişimlerde bulunuyoruz. Ama geldiğimiz noktada son 2-3 yılı baz aldığımızda Türkiye’de inanılamayacak derecede ücretlerde erime oldu. Bu kamu işçisi başta olmak üzere savunma sanayi işçisini de çok fazla etkiledi. Bizim 3 yıl içerisinde bu özlük haklarını, menfaatlerini korumakla birlikte tamamen alım gücüne yöneldiğimiz çalışmalarımız var. Zaman zaman sizin aracığınızla da kamuoyuyla da paylaşmaya çalıştık. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ve gerçekten çok büyük mağduriyet ve zor bir süreç yaşanıyor. İş yerlerinde, yemekhanelerde bir takım eylemler yaparak sesimizi duyurmaya çalıştık, Ankara’ya üyelerimizle yürüyüş yaparak, Eskişehir’in farklı yerlerinde 2000’e yakın üyelerimizin katılımıyla yürüyüş gerçekleştirdik. Köprübaşında, Ulus Anıtı’nda, Kartal Kavşağı’nda bunları hayata geçirdik. Sosyal medya, yazılı basın aracılığıyla defalarca basın açıklamalarıyla içerisinde bulunduğumuz durumu açıklamaya çalıştık. Bütün Türkiye’deki şubelere örnek olması açısından kendimiz, yönetim olarak 3 gün Ankara’ya yürüyüş düzenledik ve en son olarak Emek Çadırı oluşturduk. Bunların yanı sıra bu yaşadığımız büyük sorunu hem yerel yönetimlerle hem merkezi yönetimlerle çözmeye gayret ettik. Çalışma Bakanımızla Eskişehir’de bir görüşme yaptık Vali beyle görüşme yaptık, AK Parti milletvekilleriyle, CHP milletvekilleriyle, Saadet Partisi milletvekilleriyle, Büyük Birlik Partisi Mustafa Destici ile de ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdik.
Bu sorunlarımızın Cumhurbaşkanımıza iletilmesi anlamında mektuplar verdik bilgi notları hazırladık fakat bugüne kadar maalesef bir sonuç alamadık. En sonunda da Emek Nöbetimizi şu sloganla oluşturmaya çalıştık artık bu sadece bir maaş meselesi değil milli beka meselesidir diye. Bizim kendi bünyemizde oluşturmuş olduğumuz hiçbir sendikada var olmayan Ölüm Yardım Kolu oluşturduk bunları söylemiyorum bile. Emekli üyelerimizin tamamının emekli olduktan sonra sendikalarımızla ilişkileri devam eder. Onlarla her türlü bağlantımız aynı bir çalışanmış gibi devam eder. İşverenlerin karşısında üyelerimiz adına şu anda 450’ye yakın hukuki süreç dava açmış vaziyetteyiz, bunları söylemiyoruz çünkü insanlar artık sadece gerçekten ciddi bir geçim derdindeler evine götürüp götüremedikleri paranın miktarına bakıyorlar çünkü eğitim, sağlık, gıda ve kira harcamaları almış başını gitmiş. Bu konu dışında da bir konu konuşamıyoruz. Her ne kadar sendikamızın gerektirdiği baştaki çalışmaları yapıyor olsak da bütün her şeyin önüne geçen inanılmaz bir ekonomi ateşi, geçim sıkıntısı ateşi var. Milli Savunma, bir ülkenin bağımsızlığını koruması anlamında en önemli alanların başında gelir. Siz eğer Milli Savunmayı bağımsız hale getiremezseniz bu bağımsızlıkta şöyle değil dışardan uçak, gemi, tank alabilirsiniz, önemli olan milli üretimi kendiniz yapabiliyor musunuz, bu üretime katkıda bulunabiliyor musunuz bunun da en önemli adımı bizim fabrikadan geçiyor. Belki birçok Eskişehirli bunun farkında değil ama Eskişehir’de 1.Hava İkmal yeni adıyla 1.Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü, öyle bir fabrika Türkiye’de yok, tek fabrikayız biz. Bu fabrikanın herhangi bir şekilde üretimde, sistemde sekteye uğraması demek Eskişehir’de birçok insanın, esnafın, geçimle ilgili olan, ekonominin dönmesine neden olan her kalemin, o çarkın bir şekilde etkilenmesi demek. Burada çalışan insanların gelir düzeyinin arttırılması fabrikanın korunması sadece bize değil Eskişehir’de ki herkese düşüyor. Birçok arkadaşın F4’lerin uçtuğundan haberi yok, hala zannediyorlar ki F4 tedavülden kalktı, uçmuyor. F4’lerimiz, F16’larımız uçuyor ve biz bunların tamamen fabrika seviyesi bakımını Eskişehir’de yapıyoruz. Burada eğer bağımsız bir güç oluşturacaksanız bizim yaşadığımız sorunda Türkiye’nin silahlı kuvvetleri caydırıcı bir noktaya gelecekse de az önce belirttiğim gibi buradan geçiyor. Bununda temelinde ne var eğer siz tecrübeli, kalifiyeli bir eleman bulamazsanız, yetiştiremezseniz sizin hiçbir şekilde milli üretime katkıda bulunmanız mümkün değil.
‘’Elemanların kıymetini bilmeliyiz’’
Şu anda elimizde yetişmiş eleman var, teknik elemanlarımız var, ben iddia ediyorum bu elemanlar Türkiye’de birçok iş yerinden üst seviyede ve teknik anlamında kendisini yetiştirmiş elemanlar. Bu elemanları kıymetini bilmiyoruz, ‘’Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi her yer yaşıyor o yüzden buranın da yaşaması doğaldır’’ gibi bana göre çok mantık dışı bir düşünceyle bu kesimi ayırarak bir ayrıcalık tanıyamıyoruz. Tanıyamadığımız sürece de bu insanların göz göre göre bu iş yerlerinden ayrılmasına vesile oluyoruz. Bu geçim derdinden dolayı insanlar ek iş yapıyorlar, farklı iş arıyorlar, farklı illerde de olsa kabul ediyorlar artık Eskişehir’i terk etme noktasına geldiler. Emeklilikte yılbaşında yüzde 35’e varacak kayıplar nedeniyle ortaya bu çıkınca yıllardır çalışmış olan insanlar artık bu fabrikalardan aidiyet duygusunu yitirmiş şekilde ayrılma noktasına geldiler. Bu nedenle biz sizlerin aracılığıyla buradan tekrar bir çağrı yapmış olalım, Milli Savunma’nın göz bebeği olan bir fabrikada çalışan insanların bu feryadına ses verilmesi gerekir. Maaşlar belki düzelir bizim onu beklemeye de takatimiz kalmadı ama buradan kaybolacak bir iş gücü on yıllarca düzelmez. Kaybolan teknik on yıllarca düzelmez ve bunun maliyeti bugün 1’se yarın 100’dür. Bu devlete, bu millete yazık bu para milletin sırtından çıkacak biz devletini, milletini, vatanını seven insanlar olarak diyoruz ki bu olmasın bunlar yaşanmasın, yaşanmaması içinde gerekli tedbirleri alın. Bunu duyurmak sadece bizlerin görevi değil Eskişehir’de yaşayan herkesin görevi.
Taş olsa çatlardı!
Sendika olarak karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir, bizim aracılığımızla son olarak neler söylemek istersiniz?
Aslında biz sorunlarımızı kamuoyuna anlatmakta zorluk çekmiyoruz. En büyük zorluk, çok net ve kısa olarak diyebilirim ki sesimizi duyuramamak. Halk tabiri ile söyleyeceğim ‘’Taş olsa çatlardı.’’ İki yıl boyunca çalmadığımız kapı, gitmediğimiz insan kalmadı. 27 yıldır makine yüksek mühendisi olarak çalışıyorum işçi statüsündeyim ama teknik bir eleman olarak devletimizin nasıl bir sıkıntıyla karşılaşabileceğini öngörüyorum ve bu sistemin içerisinde biri olarak da uyarıyorum. Ben en azından şunu beklerdim bizim sürekli birilerine gidip konuşmamız yerine bir devlet büyüğümüzde ‘’Arkadaşlar bir gelin görüşelim siz ne diyorsunuz nerde bir yanlışlık hata görüyorsunuz nasıl bir tedbir almalıyız’’ demesini beklerdik ama devleti yönetenlerden hiçbirinden biz böyle bir yaklaşım göremedik. Göremediğimiz gibi de artık şuna inanmaya başladık, ya olayın ciddiyetinde değiller ya da bizim bilemediğimiz çok daha farklı bir plan var ben olacağını pek beklemiyorum. Sistemin içinde olmayan insanları dinlemediğiniz sürece bu sorunlar çözülmez. Bu ihtimalde ancak bizi dinleyerek olur kısa vade, orta vade, uzun vadede bir takım planlar yaparak halletmeniz gerekiyor. Sizin sorunuzun çok net bir cevabı bu, sesimizi duyuramıyoruz, sesimize bir muhatap bulamıyoruz.
Üyelerimiz bize hep şunu söylüyor siz sadece yerel yönetimle bunları konuşuyorsunuz halbuki biz Ankara’da da bir takım görüşmeler yaptık. Ben onların hepsinden rica ediyorum burada lütfen bu sorunu çok daha fazla ciddiye alın bizim haykırışımız sürekli seslenişimiz sıradan bir sesleniş değil gerçekten de her kesimde bir geçinememe sorunu var, ciddi anlamda bir problem var ama bizim bundan çok net ve kalın çizgilerle ayrılan bir durumumuz var. Yüksek teknoloji ile çalışan bir iş eliyiz, çok üst seviyede üretim yapılabilecek kabiliyetlere sahibiz ve dünyada birçok hava kuvvetiyle yarışabilecek durumdayız. Böyle bir fabrikaya böyle bir işletmeye devlete ait böyle bir yere el birliğiyle Eskişehirliler olarak sahip çıkalım.
İlker GÖKCE