Kıvamında mizah yapıyoruz
Öncelikle Eskişehir’e hoş geldiniz. Az önce oyunu izledik ve çok keyif aldık. Çok güzeldi. Genel olarak oyun hakkında bilgi alabilir miyiz? İzlemeyenler için de ön bilgi olması adına.
O.B: Freud’un bir tezi var. Yıllar önce kurduğu bir kuramı var. Çocukluğumuzda yaşadığımız travmalar veya çocukluğumuzda yaşadığımız eksiklikler. Büyüdüğümüzde karımızla, sevgilimizle, annemizle, babamızla ve komşumuzla bunlarla ilgili o şeyler gün ışığına çıkıyor. İçimizde sakladığımız gizlediğimiz şeyler. Bunu biz 75 dakika bir mizah yoluyla anlatmaya çalışıyoruz. ‘Freud’un İnsanları’nı’ 5 ayrı skeçten oluşuyor oyunumuz. Her skeçte sevgili Tuğçe ile beraber gayet tadında, kıvamında güzel bir komedi, mizah yapıyoruz.
T.K: Türümüz çok net aslında, bu bir komedi oyunu tek perde. Açıyoruz oyun içinde bir oyun var. Neden olduğunu anlatıyoruz. Seyirciyle beraber 60-70 dakika gülüyoruz. Hedefimiz bu. Herkesin gülerek çıkması. Günlük yaşadığımız şeyleri tamamen mizahi bir dille anlatıyoruz. Dans ederek de bitiriyoruz.
Eskişehir’in kültür ve sanata bakışı değerli
Peki, Eskişehir’in genel olarak kültüre ve sanata verdiği değeri gözlemlediniz mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
T.K: Tabii ki yıllardır takip ediyoruz. Kültür ve sanat bağlamında Eskişehir çok gelişmiş bir şehir olarak ön plana çıkıyor. Hem konserler hem tiyatro. Hepimiz Eskişehir’e geldiğimizde çok mutlu oluyoruz. Belediye başkanınız zaten yıllardır çok güzel çalışmalar yaptı. Ben sonradan dahil oldum projeye bu benim 8. oyunum. O yüzden benim çok konuşmamam gerekiyor. Çünkü Onur bugün 50. oyununu gerçekleştirdi.
O.B: 50. oyunumuzu Eskişehir’de yapıyoruz. Benim için ayrı bir gurur. Eskişehir’e denk geldi. Çünkü aslında bu kadar kısa sürede bu kadar fazla oyun yapmak. Çok normal bir şey değil. Takdir edersiniz. Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşım bir şey dedi. Rahmetli Metin Serezli’nindir. Bu işin adı çok kısa sürede hemen 50-60 oyun yapmak. Belki sen de bunlardan birisi olabilirsin dedi. Benim için zaten çok büyük bir gurur. 50 oyundur. Ben de kendimi sahnede geliştirmeye uğraşıyorum. Eskişehir’e dönecek olursak. ‘Freud’un İnsanları’ ikinci oyunum. İkincisi de çok güzel ve keyifli geçti. Zaten Eskişehir insanları belli. Tiyatro severleri seyircileri belli. Gerçekten çok özenerek ve keyifli şekilde çıkıyorlar. Burada oynamak gurur verici ve beni rahatlatan bir şey bir oyuncu olarak. İnşallah daha sık geleceğiz.
Komediye teveccüh çok fazla
Genel olarak gittiğiniz turnelerden şehir bazlı düşünecek olursak nasıl dönüşler alıyorsunuz?
T.K: Çok iyi. Ben hatta bu kadar iyi olacağını beklemezdim. Neredeyse bölgelere göre fark etmiyor. Bu kadar katılım, bu kadar reaksiyon ben de beklemiyordum. Gerçekten bazı yerlerde tiyatro sahnesi bile yok. Ama ona rağmen çok talep var. Özellikle Anadolu’da. Kültür merkezi oluyor, yani sahne olmasına bile gerek olmadan her yere, her ilçeye gidebileceğimiz yerlere. Çünkü insanların gülmeye çok ihtiyacı var. Biz de bu yüzden çok severek komedi yapıyoruz. Bu dönemde. Çok acılı şeyler de yaşadığımız için, bence onun karşılığı bu seyirciden gelen teveccüh.
O.B: Kesinlikle öyle. Katılıyorum Tuğçe’ye. Şimdi Tuğçe’nin 8.oyunu ama Tuğçe gözünü turnede açtı. O da alıştı. Ben şimdi 50 oyun oynadım ama bunun 45’i turne oldu. Doğu Anadolu’ya gittik. Karadeniz’e gittik. Güneydoğu’ya gittik. Yine gideceğiz aynı yerlere. Şubat ayı için maşallah çok güzel talep var. O yüzden gideceğiz. Şey de çok hoşuma gidiyor. Tiyatro severlerin bulunduğu şehre gitmek. Onların bizi o sıcak karşılamaları. Tabii ki ekranda bizi gördüler. Daha yakından görmek, daha iç içe olmak. Daha samimi olmak istiyorlar. Biz de her oyun sonunda işte gördünüz fotoğraflarımızı seyircilerle çektirdik. Biz seviyoruz. Oyunda yoruluyoruz. Sesimiz kısılıyor. Terliyoruz ama biz o insanları asla kıramayız. Bunun böyle olması gerekiyor.
T.K: Biz başka türlüsünü bilmiyoruz aslında. Kamera işi yaparken de reddetmeyiz. Böyle bir şey var. Değişen şu bizim kamera işi ağırlıklı yapan insanlar olarak yoğunluklu çalıştığımız için daha az tiyatro yaptık ya da yapamadık. Göçebe tiyatro bir karar. Bizim tiyatroya dönmemiz. Yüz yüze seyirci ile bir araya gelmemiz. Zaten tanıyorduk birbirimizi ama yüz yüze gelmek hem bize iyi geliyor. Hem de karşılık bulduğunu görünce evet tamam birlikteyiz. Yapmamız gerekiyor. O nedenle bir sürü meslektaşımız turneli dönüşe başladı.
O.B: Şunu da es geçmeden anlatayım. Bizler bir minibüse dekorumuzu koyuyoruz, kostümlerimizi koyuyoruz. Müdürümüz, ışıkçımız, oyuncular. Toplam 5-6 kişiyiz. Tiyatro bambaşka bir şey. Bizler dizi setlerinde oynadık. Program sunduk ama tiyatro benim için bambaşka bir öğreti. Yıllardır yapmayı çok istiyordum ama cesaret edemedim. Belki korkuyordum, cesaret edemedim. Bir güvensizlik vardı. Vakit de yoktu. İyi ki ‘Freud’un İnsanları’nı yapmışım. Tam benlik bir oyunmuş ve Tuğçe’lik bir oyunmuş.
T.K: Aslında yıllardır oyunculuk yapıyoruz. Komedi de bir çıkış oldu. Ve iki bilinen kişinin karakteri. Normalde yurt dışında böyle prodüksiyonlar yapılır. Biz de hayat ayarladı gibi oldu. Meslektaşım bıraktı ben geldim.
O.B: İlk defa komedi oynadım. Hep dram yaptığım için. İstiyordum ama ekranda, kamera önünde yapmak gibi bir şey değil. Hata şansımız yok. Tuğçe ve ben çok adapte olduk. Bu kadar kısa sürede birbirimize alışabileceğmiz aklımın ucundan geçmedi.
Sizler dizi ve film sektörlerinden tanıdığımız simalarsınız. Yeni bir proje var mı?
O.B: İnşallah olacak. Yaz gibi düşünüyorum. Belki yaza doğru olabilir. Ama şu an net değil. Konuşuluyor hep ama inşallah diyelim.
T.K: Ben biraz hayatımın bu döneminde tiyatroya ağırlık vermeyi düşünüyorum. Açıkçası herhalde diziyi yetiştiremem. Ama yazın konuştuğumuz dijital iş gibi başka platformlarda kamera oyunculuğu tabii ki devam edecek. Ama bu sezon için tiyatro. Zamanımız yok. Her gün başka şehirdeyiz. Önceliğimiz tiyatro.
TUĞBA AKTAY