Hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz

Az önce oyunu izledik ve çok keyif aldık. İzlemeyenler için oyunu biraz anlatır mısınız?

E.K: Oyun kadın erkek ilişkisini konu alıyor. Evli çift hikayesi. 230. Oyuna geldik. Herkesin kendinden bir şeyler bulduğu bir oyun. Yeni evli çiftlerin, normal çiftlerin, nişanlı çiftlerin kendilerinden çok şey bulduğu, birbirlerini sürekli dürttüğü bir oyun. Oyunun asıl amacı çok fazla eğlendirmek. Ama bazı gerçeklere de ayan tutan bir oyun.

T.K: Ben oynadığım karakterden bahsetmek istiyorum. Fesleğen hepimizin güncel hayatının çevresinde olan arkadaşı, teyzesinin kızı ya da komşusu gibi bir karakter. Benim de çok tanıdığım bir karakter ama benimle çok zıt. Ben tamamıyla evlilik karşıtı, kendi ayakları üzerinde durmak isteyen. Mesela ‘kız’ kelimesini asla kullanmam ama Fesleğen çok kullanıyor ve çok yakışıyor. Onun içinde yüzmekten çok mutluluk duyuyorum. Seyircilerin de eşleriyle birlikte birbirlerini dürttüklerini görüyorum. Yani toplum olarak hepimiz aynı yerde aynı şeylerin farklı versiyonlarını yaşıyoruz. Sahnede izledikleri zaman da bundan çok keyif alıyorlar. Diyorlar ki evimizde yaşadığımız şeyleri yansıtıyorsunuz. Ayrıca burada en güzel olan Fesleğen ve Sadık’ın aslında başkalarının bunu sorun ettiği şeyleri onlar bir eğlence haline getirip, bundan keyif alıp sonunda hep barışıyorlar. Bir şekilde hep mutlu olmanın yolunu buluyorlar. Eğlenceli bir çift oluyorlar. Seyirci buradan bir şeyler kapıyor olabilir.

Tiyatro ayrı bir dünya

Tiyatroyu dizi ve sinemadan ayıran en önemli özellik nedir?

T.K: Kesinlikle canlı olması. Her şeyin bire bir yansıyor olması. Mesela ben hastaydım, bunu seyirciden gizleyemezdim. Sahnede ne yaşıyorsak karşılıklı interaktif olduğu için. Siz de oyunu izlediğiniz için söylüyorum. Oyun esnasında bulaştığımız, takıldığımız bir abimiz veteriner çıktı, oradan başka şakalar çıktı mesela. Çok keyifli oluyor. Tiyatro her zaman çok farklı, her zaman dişil, her zaman daha nefes alan bir şey. Daha gerçek bir şey. O yüzden de bence sanat dalları arasında en kıymetlisi, en zoru.

E.K: Tiyatro bütün sanat dallarından ayrı. Gerçekten canlı performansı o an izlemek çok kıymetli. Benim sinemaya da çok ayrı bir hayranlığım vardır. Aynı filmleri tekrar tekrar izleyen birisiyim. Ama tiyatro bambaşka canlı performans. Mesele spor dallarında da örnek verilebilir. Futbolu canlı stadyumda insanlarla beraber izlemek çok daha keyifli oluyor. Sanat dalları bu şekilde ama bence tiyatro sanat dalları içerisinde en kıymetli olanı.

Gittiğiniz turnelerde tiyatro ve sergilediğiniz oyuna izleyenlerin ilgisi nasıl?

T.K: Harika gidiyor. Özellikle Türkiye’nin her yerini gezdik biz. O yüzden çok mutluyuz. Ülkemizi gezerek tanımak bizim için çok iyi. Ben 35 yaşındayım ve bu yaşta sevdiğim işi yaparak Türkiye’nin her yerini gezmiş, her kültürüne hakim olabilmek çok güzel bir duygu. Oyun öncesinde de oyun sonunda seyirciyle mutlaka iletişime geçiyoruz. Gittiğimiz şehirlere 2-3 kere daha gidiyoruz, özellikle o zaman seyircimiz bizi kendisi ağırlamak istiyor. Beraber yemeklere gidiyoruz, tarihi yerlerini geziyoruz. Gerçekten tiyatro seyircisi şehrini tanıtmak için can atıyor. Bizleri özel olarak ağırlayıp, gezdiriyorlar. Normalde bunu yetkililer yapar. Belediye başkanları ya da organizatörler yapar ama hayır halk buna izin vermiyor. Kendi evlerinde bize çorba pişirenler, börek yapanlar var. Gerçekten gittiğimiz şehirlerde ev ev gezip bir sonraki geldiğimizde söz verdikleri yemekleri yapıyorlar, yiyoruz. O yüzden hem oyun hakkında sohbet edebiliyoruz hem de şehirle ilgili çok bilgi alıyoruz. Oyuncu da olduğumuz için bizim açımızdan iyi oluyor. Bazı şehirlerde hala burukluk var. İnsanlar gerçekten çok mutsuz. Onların güldüğünü görmek bize gerçekten çok iyi geliyor. Bazen kendimizi şifacı gibi hissediyoruz. Türkiye’de bu şartlarda biz tiyatrocular komedi yapıyoruz özellikle şifacı gibi şehri geziyoruz. Şifalandırarak şifa buluyoruz bizde.

E.K: Tiyatro geri dönüşümü en fazla olan bir sanat dalı diye düşünüyorum. Bize özellikle sosyal medya üzerinden çok fazla yorum geliyor. Biz genelde sosyal medya üzerinden seyircilerimizle ilgili paylaşımlar yapmaya çalışıyoruz. Biletix ve Biletinial özellikle bilet satan sitelerde çok güzel yorumlar var. Puan ortalaması çok yüksek. Bunlar bizi çok mutlu ediyor. Şu ana kadar Türkiye’de 60-65 şehirde gidip oynadık. Büyük üstatlarımızdan böyle gördük ve her yere ulaşma hedefimiz var. Çünkü gerçekten seyirci çok aç. 1960-1970’li yıllarda Nejat Uygur, Haldun Dormen, Ferhan Şensoy ustalar ne zorluklarla oralara gitmişken biz şimdi imkanlar daha iyiyken gitmemeyi kendimize yediremiyoruz. Deprem bölgelerinde de her koşulda oyunlarımızı sergiledik. Bizi hep diri tutan insanlara ulaşmak, o tiyatroyu oynayabilmekti. Geri dönüşümler bizim için gerçekten çok motive edici.

Eskişehir çok kıymetli şehir

Eskişehir üniversite kenti, aynı zamanda bir kültür ve sanat kenti. Şehrimizi nasıl buldunuz?

T.K: Biz gittiğimiz bazı şehirlerde belediye başkanları ile görüşüyoruz. Hepsine ilk gösterdiğimiz örnek Eskişehir oluyor. Her şehri Eskişehir ile kıyaslayarak başlıyoruz. Adana’da şöyle bir köprü var Eskişehir’deki gibi süsleselermiş ne güzel görünürmüş diye söylüyoruz. Eskişehir gerçek anlamda çok şahane bir şekilde belediyecilik örneği veren bir şehir. İçinde yaşamadan bilemeyiz ama halkla da hemhal olduğumuz için mutlu olduklarını görüyoruz. Öğrenciler de öyle. Hem çok lezzetli yemekleri olan, güzel tatlıları olan hem de otantik durumu koruyan aynı zamanda da güncele yakın bir şehir. Temiz de bir şehir. Ben mesela bir parkına bir bahçesine gittim, inanamadım. Kendimi Japonya’da gibi hissettim o kadar güzeldi ki. Yani nefes alacak alanı çok. O yüzden Eskişehir bizim için her zaman bambaşka bir yerde kalacak. Özellikle belediyecilik ve şehir planlaması adına.

E.K: Çok gezdiğimiz için Eskişehir’in kıymetini, güzelliğini diğer şehirlerle kıyaslayabiliyoruz. O yüzden Eskişehir gerçekten çok güzel bir şehir.

Sizleri daha çok tiyatroda izliyoruz. Dizi ve sinema projeleriniz de olacak mı?

T.K: Var elbette. Hatta şu an sinemalarda olan bir filmimiz var BKM’nin ‘Haydi Tut Elimi’ diye çocuklar için sömestr tatilinde yayınlanan bir filmimiz vardı. Hala şu an yayında, vizyonda. Sinema filmini de yazın çekmiştik, boşluğumuzda. Ben ‘Güldür Güldür’den sonra çok iş yaptım. Dijitale de televizyona da yaptım. Dizilerde de, sinemada da oynadım. Tiyatrodan zaman buldukça devam ediyorum. Tiyatro sayesinde daha seçici olmaya başladım.

TUĞBA AKTAY

Kaynak: 2Eylül Haber