Acıbadem Bodrum Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Doğuş Durmuş, pankreas kanserinin, pankreastaki bazı hücre tiplerinin kontrolsüz olarak büyümesi sonucu geliştiğini ve midenin arkasında yer alan pankreas organının genel olarak kan şekerini kontrol etmeye ve gıdaların sindirimine yardımcı olan enzimleri salgıladığını söyledi. 17 Kasım Pankreas Kanseri Farkındalık Günü vesilesiyle önemli bilgiler veren Dr. Durmuş, “Pankreas kanserinde tedavi şansı ne kadar erken teşhis edilirse o kadar artar. Maalesef erken teşhis edilen hasta oranı tüm pankreas kanserleri arasında en düşük olanıdır. Bunun en önemli nedeni, kanserin erken evrede herhangi bir semptoma, önemli bir belirtiye neden olmamasıdır” dedi.
“Ani kilo kaybı önemli bir belirti”
Pankreas kanserinin genellikle hastalık ilerleyene kadar belirti vermediğine dikkat çeken Dr. Durmuş, başlıca belirtileri şöyle sıraladı: “Herhangi bir diyet veya ek bir önlem alınmadığı halde son 6 ayda kilonuzun yüzde 10’dan fazlasını azaltan kilo kaybı, iştah kaybı, yanlara ve sırta doğru yayılan göbek etrafında ağrı, sarılık olarak adlandırılan ciltte ve gözün beyaz kısımlarının sararması, açık renkli (kireç rengi/gri-beyaz renk) dışkılama, koyu renkli idrar, kaşıntı, yeni şeker hastalığı teşhisi almak ya da halihazırda kontrol altındaki şeker hastalığının aniden kontrolsüz hale gelmesi, yorgunluk veya halsizlik.”
“Cerrahi tedavi çok önemli”
Pankreas kanseri teşhis etmek için ultrason (USG), tomografi (BT), manyetik rezonans (MRI) ve bazen de pozitron emisyon tomografi (PET) taraması gibi görüntüleme yöntemlerinin uygulandığını belirten Dr. Durmuş, bazı kan testlerine de ihtiyaç duyulabileceğini ifade etti.Tedavinin pankreas kanserinin evresine ve bulunduğu yere göre değiştiğine değinen Dr. Durmuş, “Tedavide ilk amaç eğer mümkünse cerrahi tedavi ile kanserden kurtulmaktır. Pankreas kanserinden küratif olarak adlandırılan yani tamamen kurtulmanın tek yolu cerrahi tedavidir. Bu mümkün olmadığında hedef kanserin büyümesinin engellenmesi, daha fazla zarar vermemesi ve hayat kalitesini iyileştirmek olmalıdır” dedi.
“Pankreas komşuluğundaki damar tutulumları her zaman ameliyata engel değildir”
Pankreasın yerleşimi itibarıyla karaciğere ve bağırsaklara akım sağlayan damarlara son derece yakın konumda olduğunu söyleyen Dr. Durmuş, “Pankreas kanseri bu yakın komşuluktaki damarları tutabilir. Bu durum önceleri ameliyata engel teşkil eden bir durumken, günümüzde belli başlı sınırlar içinde tutulan damar bölgesinin pankreas kanseri ile beraber çıkarılarak yerine hastadan alınan damar veya yapay damar konularak ameliyat gerçekleştirilebilmektedir” diye konuştu.
“Ameliyat mümkün olmadığında ilk seçenek kemoterapi olur”
Tüm ameliyat tiplerinin açık yöntem, kapalı (laparoskopik) yöntem ve robotik yöntemlerle yapılabildiğinden bahseden Dr. Durmuş, ameliyatın yanı sıra kemoterapi ve radyoterapi uygulandığını anlattı. Kemoterapinin kanser hücrelerini öldürmek için kullanılan güçlü ilaçlar olduğunu belirten Dr. Durmuş, “Çoğu kemoterapi ilacı damar yoluyla verilir ancak bazıları hap şeklindedir. Ameliyatın mümkün olmadığı durumlarda ilk seçenek kemoterapi olabilir. Bazen radyoterapi ile kombine verilebilir. İlk etapta ameliyatın mümkün görünmediği ve kemoterapi alan hastaların daha sonrasındaki incelemelerinde kanser küçülebilir ve kanserin ameliyat edilebilir hale geldiği görülebilir. Radyoterapi kanser hücreleri öldürmek için güçlü enerji ışınları kullanır. Ameliyattan önce veya sonra bu işlem uygulanabilir. Genellikle kemoterapiden sonra verilir. Kemoterapi ile kombine de edilebilir” diye konuştu.