Ekonomi gün geçtikçe kötüye gidiyor. Halk da geçinemiyor. Erken seçim olacağı konuşuluyor. Olur mu dersiniz?
Erken seçim mutlaka olacak. Burada belirsiz olan erken seçimin ne zaman olacağı. Bunu mutlak diyorum. Çünkü muhalefet penceresinden biz de erken seçim talep ediyoruz.
“GÖRECEĞİZ BAKALIM YATIRIM PROGRAMINA GİRDİ Mİ?”
MHP İl Başkanı İsmail Candemir Eskişehir’e yedi yüz elli yataklı bir hastane kazandırılacağını açıkladı. Bu hastanenin sağlık alanına katkısı ne olur?
Bir kere kavramsal olarak konuşmak isterim. Eskişehir’imize çivi çakan kim olursa, çakılan çivi ne olursa başımızın tacıdır. Biz Eskişehirliyiz ve Eskişehirli hemşerilerimizin yararına olabilecek her projeyi destekleriz. Ama bu samimiyet gerektir. Şimdi önce çıksın bu iktidarı destekleyen kişiler hem AK Parti hem MHP açısından söylüyorum. Çıksınlar önce bir 22 yıldır bu kentin kronikleşen ve çözülmeyen sorunlarına bir çözüm üretsinler. Elbette kastettiği yer Eski Devlet Hastanesi, çok iddialı da konuşmuş yatırım programına girdi diye. Göreceğiz bakalım yatırım programına girdi mi, umarım girer. Merkezi idare bütçesi bunu çok da doğrulamıyor. Türkiye'de sağlık alanında bunca sorun yaşanırken 22 yıllık tek başına iktidarları döneminde ve parlamentoda da mutlak çoğunluğa hakim bir siyasal hareketin ve onun destekçilerinin Türkiye'de sağlığı getirdiği yer ortadayken yatak sayısının ne önemi var?
Şehir Hastanesi’nde de şu kadar yatak sayılı Şehir Hastanesi açtık diyorlar. Uluönder’deki SSK'ya ilave üniteler ve yataklar verildi, kullanıldı. Devlet Demiryolları Hastanesi, eski hastanemizin içine düşürüldüğü durum ya da eski Hava Hastanemizin düşürüldüğü durum ortada. Elbette dediğim gibi alkışlarım Eskişehir’imize ve hemşerilerimize yapılacak her türlü katkı ve yatırımı. Ama Adalet Sarayı yapmakla bu işler olmuyor. İçinde adaleti tesis edemezseniz, adalet sarayı yapmanızın hiçbir anlamı yok. Hastaneyi de bu anlamda düşünebiliyoruz. Hastalarımız randevu alamıyorlar. Randevu alsalar da gününde muayene olamıyorlar. İleri tetkik gerektiren hiçbir şeye şu anda ulaşamıyorlar ya da aylar aylar sonrasına ulaşabiliyorlar. Hastanelerde işletmecilik özelleştirildiği için oradaki ücretlerden tutunuz da insanlarımızın sağlık hizmetini anayasada tanımlandığı biçimiyle almasına kadar hekimlerimizin, ebelerin, hemşirelerin, sağlık çalışanlarının yaşamış olduğu sorunlar, onların yaşamış olduğu sorunlar, ilaca erişim noktasında yaşanılan sorunları çözmeyi bir yana öteleyerek Eskişehir'e şunu yapıyoruz demekle bu işler olmuyor. Önce iktidar olduklarının farkına varsınlar. CHP'li belediyeleri silkelemekten söz edenler önce bir silkelenip kendine gelip bu sorunları çözsünler.
“YÖNETİCİ KONUMUNDAKİ İNSANLAR SOKAKTAKİ İNSAN GİBİ DAVRANAMAZ”
CHP İlçe Danışma Kurulu yapıldı geçtiğimiz günlerde. Basına kapalı kısmında çok tartışma yaşanmış. Tanık oldunuz mu bilmiyorum. Kamuoyuna da yansıdı bu tartışmalar. Siz nasıl bakıyorsunuz bu olaylara?
Hiçbirini doğru bulmuyorum. Özge Hanım, siyaseti ne için, kimler için, nasıl yaptığınızla ilintili bir şeydir. Ben kendi penceremden siyaseti mensubu olduğum ideolojinin, sol sosyalist, sosyal demokrat ideolojinin dünyayı toplumsal ilişkileri oradan yorumlayan bir yaklaşım içerisinde uğruna siyaset yaptığım toplumsal kesimler ülke ve kentlerimiz için yapmaya çalışıyor. Eksiğiyle fazlasıyla yürümekte olduğum yol bu yol. Bu yolda bireysel kaygılarımızın, hesaplarımızın çıkarlarımızın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Ama özel olarak da Türkiye'nin içerisinde düşürüldüğü son dönemle ilgili zaman milyonlarca insanımızın yokluk, yoksulluk, yoksulluğa sürüklendiği, açlık sınırının altında bir ücretle geçinmeye zorlandığı, hayat pahalılığının çok korkunç boyutlara ulaştığı, eğitiminden sağlığına, üretiminden, tüketimine diğer alanlarda yaşanan sorunlara baktığımızda halk çaresiz, yorgun ve yılgındır. Ve bir umut arıyor, bir heyecan ona sahip çıkacak, onun sorunlarını çözecek, sorunlarını çözemese bile ona dokunacak bir siyasal yapı bir kurum arıyor ve o kurumun mensuplarını arıyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin en sade üyesinden genel başkanına kadar bütün kadrolarının temel işi, görevi o uzatılan halk elini kavramaktır. O insanların yalnızlığını ortadan kaldırmaktır. Ona ilişkin de politika üretmektir. Onun dışında işte tartışmaya başkan sen oldun, ben oldum, hedefim şuydu, belediye başkanı, il başkanı, milletvekili şu olacak, bu olacak kaygılarıyla Cumhuriyet Halk Parti'nin hiçbir mensubunun lüksü olamaz. Bunu reddediyorum, doğru da bulmuyorum. Bu tartışmalar zaman zaman sizler de tanıklık ediyor sadece belli kademelerde ve sadece Eskişehir'e has değil. Ülke genelinde de benzer bazı tartışmaları ne yazık ki yaşıyor. Ben bunların hiçbirini doğru bulmuyorum. Doğru olanı şudur. Partinin danışma kurulları ya da zeminleri, toplantı zeminleri niye var? Bunları konuşmak üzere siyasal yeterlilik yetmezlikler sürece farklı bakışlar vesaire filan. Partiyi ve partiden umut bekleyen insanları hiçbir şekilde örselemeden o toplantılarda çıkar düşünceler ifade edilir. Orada tartışılır. Eleştiriler, öz eleştiriler orada verilir. Oradan sonra herkes kol kola çıkar dilini yansıtır. Bu nedenle hiçbirini doğru bulmadığımı söylüyorum. Bu arkadaşlarımız yönetici konumuna gelen arkadaşlar. Dolayısıyla parti tüzüğün toplumun yüklemiş olduğu sorumlulukla ve ödevler doğrultusunda daha hassas, daha sorumlu davranmasını gerektirir. Ben sokaktaki herhangi bir kişi gibi davranamam, onun gibi düşünemem. O hassasiyetin ve sorumluluğun omuzlarımıza yüklemiş olduğu ödevlerle yolumuza devam etmemiz lazım. O nedenle arkadaşlarımızın ya da tartışmaya konu olan arkadaşlarımızın her birisi yöneticilik üstlenmiş sorumluluk üstlenmiş arkadaşlarımızdır. Ben derhal o arkadaşlarımızın kendi içlerinde var olanların sorunları çözüp çıkıp kamuoyundan da özür dilemelerini istiyorum.
“ODUNPAZARI İLÇE GENÇLİK KOLU TOPARLANMALI”
CHP Gençlik Kolları’nda yeni bir gelişme yaşandı. Odunpazarı Gençlik Kolları Başkanı Tuna Can Ünver görevden alındı. Sizce görevden alma doğru muydu? Sonraki süreçte kongreye mi gidilmeli, atama mı yapılmalı dersiniz?
Öteden beri ben parti içerisinde bu tür sıkıntılar çok fazla yaşandı, görevden almalar, yerine atamalar ki ona maruz kalanlardan biriyimdir. 1999 seçimlerinden sonra dönemin genel başkanı Deniz Baykal tarafından MYK kararıyla görevinden alınan tek merkez ilçe başkanı unvanını taşıyorum Türkiye'de. O dönemde de ben parti içerisinde anti demokrat uygulamalara, hukuk dışı uygulamalara karşı çıkıyordum. Bir tutarlılık doğrultusunda aynı duygularımı şu anda da düşünüyorum. Atamaya karşıyım, net. Seçimle gelen seçimle gider. Bu kadar açık. Tüzüğümüz de bu konuda açıktır. Çıkar kongrede görevi bırakmasını talep eden arkadaşlarımızla ilgili durum kongre delegasyonuyla paylaşılır. Son kararı verecek olan delegasyondur. Bu yanlış bir uygulama. Arkadaşlarımız arasında farklı çelişkiler gündeme gelmiş olabilir. Bu çelişkiler siyasi çelişkiler olmak zorundadır. Eğer siyasi çelişkilerse de yönetici az önce söylediğim üzere sorumluluğu üstlenmiş insanların oturup bir uzlaşı kültürü, bir iletişim diliyle bu sorunu çözebilmeleri gerekirdi. Bunun yolu alttan yöneticileri istifa ettirerek yönetimi boşalmasını sağlamak ya da görevden almak değiliz. Elbette partinin disiplin mekanizmaları çalışır. Disiplin süreçleriyle ilgili hükümler de zaten tüzüğümüzde tanımlanmıştır. Ama bu yaşanan o mudur değil midir noktasında ben şu anda hüküm kurmak istemem. Söylediğinizden hareketle bir ifade söylemem gerekirse Odunpazarı İlçe Gençlik Kolu toparlanmalı. Seçimle gelen seçimle giden ilkesi gereği orada hesaplar görülmelidir. Delegasyonda kiminle yol yürümek istiyorsa onunla yolunu sürdürmelidir. Bu yapılan işlerin hiçbirinin doğru olmadığını bir kez daha vurgulamak istiyorum ve üzülüyorum.
“REKTÖRE HOŞGELDİN DEMİYORUM”
Anadolu Üniversite yeni bir rektör atandı. Makamında Atatürk fotoğrafını küçülttüğü için tepki gördü. Siz bu konu hakkında neler söylersiniz?
Vallahi Sayın Rektör'e hoş geldin demek isterdim. Atandıktan sonra bir ziyaret planım vardı ama hoş geldin demiyorum. Bu işin mazereti olmaz. Bir kere ben dahil eğer milletvekili olmuşsam sayın öğretim üyemiz bugün rektör olmuşsa aklından çıkarmamalıdır ki Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu laik, demokratik cumhuriyetin ve o cumhuriyetin değer ve niteliklerinin devrimlerinin sonucudur. Buraya nasıl geldiğini bu arkadaşlarımız unutmamalıdır. Bu anlamda Sayın Rektör'ün çıkıp kamuoyundan özür dilemesi gerekiyor. Bu kadar açık ve net. Yani Atatürk'ün fotoğrafıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafını eşitlemek gerçekten çok içimizi acıtan, yüreğini sızlatan bir unsurdur.
“ADAY ADAYLIĞI SÜRECİNDE BANA ÇOK HAKSIZLIK YAPTILAR”
Peki, geçmişe gidersek 31 Mart yerel seçimlerinde üçüncü sırada Nuray Akçasoy'un adı geçiyordu. Siz sürpriz oldunuz ve bomba gibi düştünüz. Size de sürpriz oldu mu?
Yok sürpriz değildi. Benim beklediğim bir gelişmeydi. Ben hiçbir arkadaşımın adını zikrederek bu konuyu değerlendirmek istemem. Cumhuriyet Halk Partisi'nde milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yapan bütün arkadaşlarımız son derece yetkin, saygın arkadaşlarımızdır. Hangi arkadaşımızı sıralasalardı bu görevi layıkıyla yerine getireceklerine inanıyorum. Ama İbrahim Vekile madem ki özel bir soru sordunuz. Aday adaylığı sürecinde haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü genel merkezimiz karar aldı. Karar şuydu. Adayların belirlenme yöntemiyle ilgili olarak merkez yoklaması kararı aldı. Öncelikli olarak elbette ben eşim başta olmak üzere oğullarım, gelinim ve her ne kadar yaşı küçük olsa da torunum, ailem de bu konuyu öncelikli olarak karara bağladık. Kamuoyu niyedir bilmem ama benim arkamda 12 Eylül sonrası kırk yıllık siyasi geçmişini ve bu işin mutfağında üstlenmiş olduğum görev ve rolleri görmezden gelerek ilk önce İbrahim Arslan listeye giremez dediler. İbrahim Aslan listeye girdi. Sonra dediler İbrahim Aslan listeye girse bile seçilebilir bir yere gelemez dediler. Seçilebilir yere girdi. Sonra dediler ki İbrahim Aslan üçüncü sıradan milletvekili seçilemez. İbrahim Arslan milletvekili seçildi. Şimdi burada İbrahim Aslan kavramını özel olarak kullanıyorum. Hiçbir zaman ömrümün gerek özel iş yaşamında gerekse siyasi yaşamında bireysel kaygılarla makam mevki hedefleyerek siyaset yapmayan bir insan olarak söylüyorum. Hatırlayın Özge Hanım, 2018 yılında Eskişehir milletvekili sayısı yediydi. Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçim gidilirken üç milletvekili vardı. Ama seçimlerde milletvekili sayımız yediye çıkmasına rağmen ikiye düşmüştü. 2023 seçimlerinde Eskişehir milletvekili sayısı altıya düştü. İki olan milletvekili sayısını üçe yükseltti. Bunu tek başıma İbrahim Aslan olarak ben başardım demiyor. Bunu hiçbir zaman kişiselleştirmedim. Çok sevgili hemşerilerimizin sağıyla, soluyla Alevi'siyle, Sünni'siyle, Türk'üyle, Kürt'üyle çok sayıda insanlarımızla kurduğumuz bağlamı başardığımızı düşünüyorum. O nedenle ne milletvekili adaylığı, ne milletvekilliği benim için sürpriz olmadı. Sürpriz olan kesimler olabilir. O onların sorunudur. Burada farklı şekillerde yorumladı arkadaşlarımız. Asıl sürpriz ikinci sırayı bekliyordum, üçüncü sıra olmam sürpriz oldu. Hatta Eskişehir'de diyorum ya bir kısmı bende özel kalsın günü geldiğinde inşallah konuşuruz. Eskişehir'de üçüncü sıraya Demokrat Parti'den o ittifak kültürü içerisinde bir arkadaşımızı yazmak için bile kimlerin ne girişimler yaptığını, ne kulisler döndürdüğünü, hepsini biliyorum. Ben Ankara ayağına da hakimim. İstanbul ayağına da hakimim. O kulislerde Eskişehir'den gidip kimin ne söylediğini, ne söylemediğini ben biliyorum. Bana geldi hepsi çünkü.
“BUGÜNDEN BİR ŞEY DİYEMEM”
Sizce erken seçim durumunda listeye girer misiniz?
Bugünden bir şey söylemek doğru değil. Çünkü günü geldiğinde konuşulması gereken unsurlardır bunlar. Parti içerisinde adaylıklarını nasıl belirleneceği önemlidir. Merkez yoklaması ya da ön seçim. Mevcut milletvekili adaylarının kentte siyasal etkin olacak aktörlerin ne olup ne olmayacağı bunun yürünecek yolun yöntemi ne olacağı önemlidir. Ben her zaman iddia ortaya koyarım. Ama bu iddiam hiçbir zaman bireysel kaygılarım için olmaz. Uğruna siyaset yapsın, toplum içerisinde toplumsal kesimler adına olur. Günü geldiğinde hep birlikte yaşayıp görelim. Önce hepimize bütün arkadaşlarımıza, sizlere sağlık dileyelim. Sağlıklı olduktan sonra sekiz üzerinde de siyasal konjonktür her birimizin nereye taşırsa orada.
“BENİM EŞİMLE GİDİŞİMİ DEĞİL SİYASETÇİLER NEDEN YANINDA EŞİNİ GETİRMİYOR ONU SORGULAYIN”
Her yere eşinizle gidiyorsunuz. Dikkat da çekiyorsunuz. Var mı söylemek istediğiniz bir şeyler?
Bunun dikkat çekmesinden çok mutlu olduğumu ifade edeyim. Eşimle birlikte olmamdan dolayı da son derece onurluyum. Aslında Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, kadına yönelik bakışlar değerlendirmeler, birlikte konuşulduğunda benim eşimle birlikte gidişin değil kimi siyasetçilerin yanında niye eşlerinin olmadığını sorgulamanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bu benim için yeni bir şey değil. Beni tanıyanlar, Eskişehir kamuoyu da iyi bilir. Aile kavramı gerçekten her arkadaşımızda, insanımızda olduğu için çok özel ve kıymetlidir. Birlikte yaşama katmak, birlikte mücadele etmek, birlikte yol yürümek var. Ben bugün milletvekiliysem, en az benim kadar eşimin bu mücadelede emeğinin olduğunu, çabasının olduğunu ben biliyorum. Birlikte yaşadık, birlikte mücadele ettik. Oğullarım dediğim gibi parti binasında büyüdü. Biz bir yanıyla bu toplumsal hayatta mücadele ederken ihmal ettiğimiz, ıskaladığımız hem eşim, hem çocuklarımla ilgili çok ciddi alanlar ve boşluklar var. Dolayısıyla ben eşimle her aşamada birlikte olmaktan, birlikte yol yürümekten olağanüstü mutluyum.