Yağmurlu bir haftayı geride bıraktık. Yağışlar başlayınca en önemli ihtiyaçlardan birisi tabi ki şemsiyedir. Geçtiğimiz gün sağnak yağmur altında yürürken doğal olarak herkes gibi bende şemsiye ihtiyacı duydum. Yol üzerinde bulunan bir esnaf bütün şemsiye çeşitlerini sergilemiş, satıyordu. Sıradan basit hani yakın geçmişte her yağmur yağdığında şehrin merkezinde adım başı şemsiye satanların 5-10 TL’ye sattıkları şemsiyelerden alayım diye düşündüm. Özelliği olmayan kullan-at şemsiyelerinden. Neyse en basit şemsiyeyi yani en ucuzunu sordum. Aldığım cevap üzerine adeta şoka girdim. Fiyatını duyunca sizde şaşıracaksınız. İşyeri sahibi, “150 TL ama size 100 TL olsun” deyince, acaba “Tanıdık bir yere mi geldim?” diye kendimi sorguladım. İşyeri sahibine “Tanışıyor muyuz? 150 TL’den 100 TL’ye indiniz!” diyecek oldum. Vazgeçtim. Tabi ki şemsiyeyi de almadım. Sonra birkaç alışveriş merkezini dolaştım. Merak ettim, oralarda fiyatlar nasıl diye. Yine özelliği olmayan sıradan bir şemsiyenin 200 TL civarında olduğunu görünce şaşkınlığım daha da arttı. “Nereden nereye gelmişiz “ diye sordum, kendi kendime.
Bu nasıl bir fiyat politikasıdır, nasıl bir piyasadır? Şaşırmamak elde değil. Marketlere gittiğinizde almayı düşündüğünüz ürünün birkaç gün arayla fiyatının arttığını görüyorsunuz. Örneğin, yakın geçmişte 13-15 TL olan traş kremi 29 TL sonra 33 TL iken bir aylık süreçte 43 TL olmuş. Bakalım önümüzdeki ay kaç TL olacak? Kasiyere bu durumu sorduğunuzda ise kasiyerin verdiği “Etiketleri değiştirmeye bizler de yetişemiyoruz!”cevabıyla şaşırmaya devam ediyorsunuz.
Parası olanın kendisini korumaya aldığı, parası olmayanında kapı kapı uygun fiyatlı ürün arayışında olduğu bir dönemden geçiyoruz. Benim asıl dikkat çekmek istediğim konu biraz farklı. Piyasalar yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında kendini korumaya almak için böyle bir fiyatlandırma politikası izlerken olan sabit ve dar gelirli vatandaşa oluyor.
Seçim öncesi maaşları 7Bin 500 TL’ye yükseldiği için sevinen ancak Temmuz döneminde yüzde 25’lik zam ile tam bir hayal kırıklığı yaşayan ve pek çoğu yine 7Bin 500 TL maaş almaya devam eden emeklilerin sıkıntılı halini defalarca yazdım.
Bu sıkıntının farkında olduklarını göstermek için Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümü dolayısıyla çalışmayan emeklilere yönelik bir defaya mahsus verilen 5 Bin TL’lik ikramiye de tam anlamıyla hayal kırıklığına sebep oldu. Yıllar önce aldığı bir çiftçi kayıt belgesi dolayısıyla o ikramiyeye ulaşamayan binlerce emekli olduğunu öğreniyoruz.
Emekliler de “Çalışan-çalışmayan” diye yapılan ayrım da doğrusu emeklileri üzdü. Emekliler çarşıya pazara çıkmaktan korkar oldular. Nasıl korkmasınlar her gün artan fiyatlar karşısında. Her gün gelen zamlar sonrasında öyle bir dönem yaşıyoruz ki; bugün aldığımız ürün için “bugün dünden pahalı, yarından ucuz “ diyoruz.
Diyoruz ki; meydanların sesli, evlerin sessiz çığlığı duyulmalı ve bu gidişe artık dur denilmeli!