Bölgenin Eskişehir’in Çukurova’sı olduğunu da belirten Dr. Aksaray şunları söyledi:”Bu bölgeyi halkımız bereketli topraklarından gelen domatesiyle, rokasıyla, türlü sebze, meyvesiyle çok iyi tanıyor. Madenin açılmak istendiği yer, şehrimizin ve ülkemizin göz bebeği şehrimizde bilinen adıyla Sakarı Bölgemiz. Bu bölge, Orta Sakarya Havzası’nda ve Sakarya Nehri’ne sadece 4 km uzaklıkta, verimli toprağı ile İç Anadolu’nun Çukurovası olarak anılan, dört mevsim narenciye dahil çok çeşitli sebzenin, meyvenin yetiştiği bir bölgedir. Ülkemizde Iğdır’la birlikte mikroklima özelliği olan iki bölgeden biridir. Ormanları, tarım alanları, meraları, akarsuları ve kültürel zenginliğiyle, şehrimizin ve ülkemizin gözbebeği bir bölgeden bahsediyoruz.”
Seçim öncesi durmuştu
Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Başkanı Dr. Nazan Aksaray, Cengiz Holding’in şirketi, yerel seçim öncesi ÇED olarak bilinen Çevresel Etki Değerlendirme başvurusunu durdurduğunu da hatırlatarak, şunları söyledi: “. Seçim bitti ve maalesef ÇED süreci yeniden hareketlendirildi. 5 Temmuz 2024’te, şirket ÇED başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne teslim etti ve 5 gün gibi çok kısa bir süre sonra 10 Temmuz 2024’te Halkın Bilgilendirme Toplantısı’nın 15 Ağustos’ta olacağı duyuruldu.Üzerinde konuştuğumuz, ÇED ve ünitelerin toplam ruhsat alanı 1836 hektardır. ÇED alanı 509 hektardır. Yaklaşık 716 futbol sahası büyüklükten bahsediyoruz. Alanda 750 m derinlikte dev bir çukur açılacak. 15 yıllık olarak planlanan projede yılda 12 milyon ton kazı yapılacak ve patlatmalı açık ocak işletmeciliği, siyanürlü yığın liç yöntemi kullanılacak. Bu yöntem sadece 5 ay önce 13 Şubat 2024’de 9 işçimizin can verdiği Erzincan-İliç madeninde kullanılan yöntemlerden biridir. Bu bölgedeki saha da tıpkı Erzincan İliç gibi tepededir ve burada da eğim vardır ve Sakarya nehrine sadece 4 km mesafede olduğunu unutmayalım.”
Üç önemli sağlık öğesi
Bu eğimli arazinin akıllara yine hemen Erzincan İliç altın madenindeki siyanürlü liç yığını kaymasını getirmesi gerektiğini de belirten Dr. Aksaray, şunları söyledi:” Bu yöntemle yapılan altın madenciliğinde, arama, sıyırma, patlatma, öğütme, siyanürleme ve depolama aşamaları vardır ve bu aşamaların her biri sağlığa zararlıdır. Bizler sağlığı, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik hali olarak tanımlarız. Oysa bölgede madenciliğe izin verilirse, halkımız bu üç önemli sağlık öğesini de maalesef kaybedecek. Ağaçlarımız kesilecek, ormanlarımız, tarım arazilerimiz yok edilecek, sondajlar, patlamalar ve işletme için kullanılacak milyonlarca ton su nedeniyle su kaynaklarımız kuruyacak, tarım, hayvancılık, arıcılık yok olacak. Binalarımız hasar görecek, temiz havamız yerini toza bırakacak, İşşizlik, umutsuzluk ve ruhsal rahatsızlıklar olacak. Siyanür ve toprakta bulunan ve siyanürle temas edince serbest ve zararlı hale gelen arsenik, kurşun, civa gibi ağır metaller, buharlaşma ve yağmur, sızma, taşma gibi yollarla Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına karışacaklar, solunum, cilt teması veya bulaştıkları içme ve kullanma suları ve besin yoluyla vücuda girecekler ve kan hastalıkları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar, bebeklerde bedensel ve zihinsel gelişme geriliği ve cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserlere neden olacaklar.”
Can HACIOĞLU