Başkasının duyduğu acıdan keyif alıyor musunuz diye sorsalar muhtemelen hayır cevabını verir büyük çoğunluk.
Ama 2013 yılında yapılan araştırmalara göre, insanlar dört yaşından itibaren Schadenfreude yani başkasının acısından keyif alma duygusunu yaşamaya başladığımızı gösteriyor.
Hele ki eğer çocuk, karşısındaki kişinin bu acıyı hak ettiğini düşünüyorsa bu duygu daha da zevk vermeye başlıyormuş.
Bunun altında yatan en büyük nedenin öğrenilmiş davranış biçimi olduğunu düşünüyorum.
Araştırmalarda nedenlere pek değinilmediğinden kendimce çıkarımlar geliştirdim.
Zira dört yaş çocuğun büyüklerini ve etrafındakileri kopyalayıp modellemeye başladığı bir yaştır.
İnsanoğlunun kendinden fakiri, hastayı, acizi gördüğünde verdiği tepki toplumdan dışlamadır.
O yüzden dilencileri gördüğümüzde çoğu zaman onları görmezden geliriz.
Fakirlere karşı iyi niyetli tavırlar geliştiriyormuş gibi gözüküp, yardımcı olmaya çalışsak da içten içe onlara karşı acımasız düşünceler geliştirdiğimiz de bir gerçek.
Etraflarındakileri o şekilde gözlemleyen bir çocuk da haliyle o düşünce şeklini bir kıyafet gibi üzerine giyer ve ömrünün sonuna kadar da o kıyafet şekil değiştirse bile üzerinde durur.
Çocukların çoğu zaman yetişkinlerden daha acımasız olduklarını söyleriz.
Saflıkla söyledikleri düşünceler, büyük bir acımasızlık halini de temsil eder zaman zaman.
Çocukları bu anlamda yetişkinlerden ayıran tek şey içlerindekilerini oldukları gibi dışlarına da yansıtmalarıdır.
Yetişkin içten içe o duygularını besler, çocuklar içte beslemek yerine direkt olarak dile döker.
Bu anlamda çocukların yaptıklarını acımasızlık olarak nitelendirsek bile, çok önemli bir biçimde dürüst olduklarını da itiraf etmeliyiz.
Yalana, dolana, reddetmeye düşmeden, ne hissediyorlarsa ne düşünüyorlarsa söylemeleri bu dürüstlüğün kanıtıdır.
Okul ortamına girdiklerinde fakir ya da engelli bireyleri yok saymaları, onları oyunlarına almamaları, gerekirse zorbalık yapmalarının nedenleri altında hep bu öğrenilmiş davranışlar bütünü yatıyor.
Baktığınızda geçtiğimiz haftalarda bir ilimizdeki okulda öğrenim gören engelli öğrencilere verilen tepkinin altında yatan nedeni de bununla ilişkilendirmiş olursak yanılmış sayılmayız.
Daha önce engellilik ile yazdığım yazılarda da belirttiğim gibi toplum engelliliği bir kusur, bir ayıp olarak görüyor.
Hele ki az gelişmiş şehirlerde bu düşüncenin işte böylesi canice ve acımasızlıkla vukuu bulduğuna şahit oluyoruz.
Ve yine hep söylediğim yerde bekliyor bütün bu sorunların çözümü.
Sorun çözümlerinde geçmişe değil geleceğe odaklanıldığı için sunulan çözümler ya yetersiz kalıyor ya da etkili olmuyor.
Hep dediğim gibi en büyük iş aileye düşüyor.
Aileler tam anlamıyla eğitilmeli ki, sağlıklı bireyler yetişsin ve bu bireyler de dünyayı daha güzel bir hale getirsin.
Bazen anne baba olabilmek için bile bir kanun çıkartsalar diye düşünmüyor değilim.
Çünkü çocuk sahibi olmayı istemekle çocuğu yetiştirmek arasında çok büyük uçurumlar, engebeli yollar var.
Zemini düzgün olmayan, temeli sağlam atılmayan her bina çökmeye nasıl ki, mahkum ise temeli sağlam işlenmeyen, ahlaki değerlerden ve insanlıktan yoksun bir şekilde yetiştirilmiş bireyler de çökmeye mahkumdur.
Ne yazık ki, binalar kendi sınırları içinde çökerken, bu bireyler etraflarındaki insanları, toplumu hatta devleti bile çökertebilir.
Yazarın Diğer Köşe Yazıları
Hep yaşanır
- Bircan Deniz Savcı
- 13.12.2019
Şuursuz Aşk
- Bircan Deniz Savcı
- 11.12.2019
Sahi sevgi ne?
- Bircan Deniz Savcı
- 10.12.2019
Bir garip haller bunlar
- Bircan Deniz Savcı
- 09.12.2019
Ne olduğunuzu unutmayın
- Bircan Deniz Savcı
- 07.12.2019
Gün geçmiyor ki
- Bircan Deniz Savcı
- 06.12.2019
86’ncı yaşın kutlu olsun
- Bircan Deniz Savcı
- 05.12.2019
Saygısızlık bu
- Bircan Deniz Savcı
- 04.12.2019
24 ihmal var
- Bircan Deniz Savcı
- 03.12.2019
Diğer Yazarların Köşe Yazıları
Estetik ve sanat
- Can Hacıoğlu
- 5 saat önce
Kim demiş ne demiş?...
- Mehmet Akif Erdem
- 5 saat önce
Kurt için üçüncü yol!
- Cihan Yıldırım
- 6 saat önce
Güçlü yayınevleri geldi
- Can Hacıoğlu
- 15.12.2019
Aferin Büyükşehir’e - 2
- Murat Atikel
- 14.12.2019
Su kartını dolduranlar...
- Murat Atikel
- 13.12.2019
Çakar
- Pınar Turhanoğlu Gücüyener
- 13.12.2019
Karanlık korkutur
- Can Hacıoğlu
- 13.12.2019
Çarşı daha da karışıyor...
- Mehmet Akif Erdem
- 13.12.2019
Henüz yorum yok